Kate Winslet benim en sevdiğim oyunculardan biri. Oscar ile taçlandırdığı kariyeri, bu önemli heykelciği aldıktan sonra bile pek çok oyuncunun başına geldiği gibi düşüşe geçmek yerine her defasında yükseldi. Sadece A sınıfı Hollywood filmleri yerine, geçen sene İstanbul Film Festivali'nde zevkle izlediğim 'Küçük Karmaşa-A Little Chaos' gibi daha alçak gönüllü yapımlarda da başarılı oyunculuğunu izlemek benim için büyük zevk. Winslet'ın şu sıralar vizyonda olan filmi 'Düşlerin Terzisi-The Dressmaker' sıcacık bir yapım. Uzun yıllar uzak kaldığı Avusturalya'daki kasabasına geri dönen 'Mrytle Dunnage'ın yanında sadece çok şık elbiseleri ve bir dikiş makinesi vardır. Kasabada yarattığı karmaşa, kasabalı kadınların sıkıcı ve monoton hayatlarına renk katar. İnsanlara sevmeyi ve sevilmeyi tekrar hatırlatır. Bu arada yıllar öncesinden bitirilmemiş bir hesabı da kapatır. Elbette bu arada kendisi de gerçek aşkı bulma imkanını bulur. Avustralya'nın güzel doğası ile Winslet'ın her biri harika bir işçilik ürünü 1950'lerin modasına ait şık kıyafetleri, filmin bu romantik konusunu süsleyen ögeler. Film boyunca kendi kendime hep 'Bu film bana başka bir filmi hatırlatıyor' deyip durdum. Daha fuayede aklıma hangi film olduğu geldi. Başrollerini Juliette Binoche ile Johnny Depp'in paylaştığı 'Chocolate-Çikolata' da benzer bir hikayeyi güzel kıyafetler değil ama birbirinden leziz çikolatalar üzerinden anlatıyordu. 15 yılda bir de olsa benzer hikayeleri izlemek bana büyük keyif veriyor.