Biz yukarı mahalleydik; Kumbaracı Yokuşu, Tercüman çıkmazı… Uzun çıkmaz bir sokakta oynardık aşağı mahalle ile maçlarımızı. Adım sayarak kale yapardık. Taştan kurardık kaleleri. Faul atışı kullanılırken üç adım uzağa baraj kurulurdu.
Herkes kendine bir futbolcu ismi takar, koşarken bir yanda da spikerlik yapanlar olurdu: "Evet top şimdi Rıdvan'da, Rıdvan ilerliyor, çalımını attı, şut ve gol!" Duvardan gol olmazdı, üç korner bir penaltıydı.
Topun sahibi kaleye geçmezdi, topu patlatan alırdı.
Patlak topu da mutlaka birisi kafasına takardı. Mahallelerdeki boş arsaların yerini binalar alınca halı sahalar imdada yetişti.
Mahalle maçları önemliydi, mahallenin şerefiydi. Bizim mahallede çok Ermeni ve Rum vardı; Kürdü, Lazı vs. ile 'Türkiye mozaiktir' klişesi mahalle maçlarında gerçeğe dönüşürdü.
Mahalle bu ülkenin çimentosu, kumuydu.
Şimdi ne eski mahalleler var, ne de mahalle maçları… 'Nerden çıktı şimdi bu mahalle maçı nostaljisi' diyeceksiniz. Bu Cuma gösterime girecek 'TAKIM: Mahalle Aşkına' filmini izlerken hayatın amatörce yaşandığı geçmişe döndüm de birden.
TÜRKİYE MOZAİĞİ
Emre Şahin'in yönettiği ve İnan Temelkuran'la birlikte senaryosunu yazdığı 'TAKIM:
Mahalle Aşkına', İstanbul'da plazalar tarafından işgal edilen bir mahallede geçiyor. Babalarından miras kalan halı sahayı müteahhite satmak istemeyen iki kardeş, biriken borçları ödemek için para ödüllü bir sokak futbolu turnuvasına katılmak için takım oluşturuyor.
Kurulan takım; filmin vermek istediği mesaja uygun, tam bir Türkiye mozaiği. Dindarı, milliyetçisi, Romanı, Kürdü oynuyor. Takımda Pascal Nouma'nın oynadığı Afrikalı mülteci bile var. Halı sahayı yıkmak istemeyenler de boş durmuyor elbette, her türlü pisliği yapıyorlar. 'TAKIM: Mahalle Aşkına' filminin senaryosunun futbol terminolojisine hakim kalemler tarafından yazıldığı belli. Futbol filmlerini çekmek zordur aslında; yabancı filmlerde bile sahadaki o duygu bir türlü perdeye yansımaz.
Emre Şahin, teknik açıdan iyi bir iş çıkarmış. Bunda kamera arkasının ödüllü yabancılardan oluşmasının da etkisi olmuşa benziyor.
Bir futbol aşığı olarak bu filmi çok sevdim ama beklentim daha yüksekti. Daha etkileyici bir sistem eleştirisi bekliyordum ama film fazla Hollywoodvari bir iyi ve kötünün savaşı olmuş.
Şahin biraz da tecrübesizliğinden olsa gerek; 'Bir gençlik filmi mi çekeyim, yoksa bir sistem eleştirisi mi yapayım?' derken arada kalmış. Babanın ölümünün üzerine gidilmemesi, Puma'nın geri dönüşü vs.; öyküyü deşifre etmek istemiyorum ama senaryoda bariz mantık hataları var. Takımda bir kadın futbolcunun olması hoştu ama bunun sahaya ve tribünlere yansıması es geçilmiş. Sanki çok olağan bir durummuş gibi anlatılmış.
Her şeye rağmen 'TAKIM:
Mahalle Aşkına', izlenmeyi hak ediyor. Özellikle de mahalle dayanışmasına benzer birlik ve beraberliğe çok ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde. Filmin afişinde de yazdığı gibi: Bu saha hepimizin!