Koca yaz ellerimizden kayıp gitti. Gündem o kadar acayipti ki, ne biz yazdan bi 'şey anladık, ne de yaz bizden...
Şöyle kendimizi yaz ruhuna salamadık. Önümüz kış, sezon açıldı açılacak.
Bu güneşli günler, limonata geceler uzun süre yanımıza uğramayacak. O zaman kalan son günlerin kıymetini bilmek elzem oldu. Peki ne yapsak?
İşte benden birkaç öneri...
Açıkhava sinemasına gidelim. İstanbul için yazarsam Akmerkez'de, Sait Halim Paşa Yalısı'nda, Uniq İstanbul'da, Hillside City Club Trio'da, Zorlu Center'da, Enka'da ve Çengelköy'de açıkhava sinemaları var. Mısırı dondurmayı da aldınız mı, işte size unutulmaz bir yaz gecesi.
Açıkhava konserlerine gidelim. Yaz demek müzik demek, müzik demek neşe demek.
Elbet etrafınızda bir konser vardır, bence kaçırmayın.
Denize nazır bir yerde güneşin doğuşunu ve batışını izleyelim.
Büyükada, Kınalı, Burgaz, Heybeli... Günübirlik ada turu yapalım.
Süt mısır alalım.
Yemekten sonra sahilde yürüyüşler yapalım.
Açıkhava kulüplerinde dans edelim.
Arkadaşlarla çay bahçesine gidip, çay üstüne çay içip muhabbeti koyultalım.
Televizyon başında haber programı izleyeceğimize, evde ya da bir bahçede dostlarla toplanıp sırayla sevdiğimiz şarkıları çalalım.
Vapurla Boğaz'ı turlayalım.
Sandaletlerin, şortların, atletlerin keyfini çıkaralım.
Mont-kazak zamanı gelince çok özlersiniz ona göre.
Dondurmanın, şeftalinin, incirin, taze cevizin, patlıcan kızartmanın, domatesli pilavın dibine vuralım.