Aşk bu; kimi gümbür gümbür yaşar, gözü kararır, dünyayı durdurur, kimi de ucundan tutar, ürkek davranır, duygularını içine içine atar. Gazeteye gelip yarının (size göre bugünün) haberlerine göz atarken, birinci sayfada İrem'i (Derici) gördüm. Boynuna sevgilisi Lider'in (Şahin) adını yazdırdığı bir kolye takmış. Başladım gülmeye... Tam İrem'lik hareket! Çünkü o da aşktan delirenlerden, o da kim ne derse desin, ben kalbimin sesinden başka ses duymam çekenlerden. O da plansızlardan, hesapsızlardan, atacağı adamı kırk saat düşünmeyenlerden. O da 'Öyle hissettim, öyle yaptım, size ne?'cilerden... Aslına bakarsanız, çoğu erkeğin yusuf yusuf kaçtığı kadın modelidir bu. Bir kadın duygularını ne kadar dibine kadar yaşar ve öyle hareket ederse, o kadar ani çekip gidebilirmiş hissi verir çünkü. Gider de... Öyle kadınların aşkı da, terk edişleri de kocaman olur çünkü. İrem'in liseli aşıklar gibi boynunda sevgilisinin adını taşıması; onun aşka aşkından, aşkının daima büyük olacağından, hatta adını ve varlığını bile aşacağındandır. Tutkusundan, coşkusundan, el âleme 'Siz daha konuşun, aşkımın lideri benim!' deyişindendir. Artık böyle büyük hareketlere girmesem de (sütten ağzı yanan hesabı) seviyorum İrem gibi aşıkları. Gülümsüyorum sıra dışı hallerine ve cesur yürekliliklerine selam ediyorum. İrem'i ve ilişkisini dışarıda tutarak şunu da eklemeden edemiyorum: Aşkının senden büyük olması, ayağını yerden keser mi, keser. Hayatının fonuna müthiş bir isyan duygusu döşer. Güçlü hissedersin kendini. Sonra kırgınlıklar, ayrılıklar, yeniden başlamalar peş peşe gelir. Senin aşkının varlığına yetişilmesi mümkün değildir ama sen karşındakinin de en az senin kadar deli, tutkulu olmasını istersin. Bir, iki, üç derken; bir sabah kendini yapayalnız bulursun. Duyguların elinde kalmış, kalbinin içi boşalmıştır. Yetememişlerdir sana, yetişememişlerdir... Senin gibi yürekli değillerdir mesela, senin hissettiğin gibi aşk onlar için vazgeçilmez değildir. Kapanırsın içine, korkaklaşırsın sen de herkes gibi. Uçup gidesin gelmez, koşamazsın artık bacakların çekmez. Yürürsün, hatta emeklersin. Çırak çıka çıka ezdiğin benliğinden utanırsın, usanırsın. Böyle aşıkları gerçek hayat sevmez. Onların kalbe dokunan şarkıları, şiirleri, filmleri, romanları olur ancak. Zaten onlar da bunu bilirler, bilmeseler de bir gün öğrenirler...