Sosyal medya: Artık dedikoducu komşuların yerini sosyal medya aldı. Sosyal medyaya ne kadar dayanırsanız, ilişkiniz o kadar dayanılmaz hale gelir. Ne kadar gözünüzü cep telefonunuzdan alamazsanız, o kadar birbirinizden uzaklaşırsınız. Bazılarına 'Git telefonunla seviş, kızı/adamı meşgul etme bence!' diyesim geliyor hani.
Her haltın içine sokulan arkadaşlar: İlişki, iki kişiliktir. İlişkiye üçüncü, dördüncü kişileri katmak, sorunlarınızı anlatmak, onlara şikayet etmek ya da her an gruplar arasında dolaşmak, ondan bundan akıl almak hiç iyi gelmez. Benden söylemesi.
En klasiğinden gıybet: Ne ekersen onu biçersin. Kankalarınla toplanıp onu bunu çekiştirir, gıybet günleri, çayları, yemekleri düzenlersen, aynısı senin de başına gelir. Ayrıca dedikodu yapan birine, karşısındaki nasıl güvenebilir?
Yüz karası olarak iletişimsizlik: Yıl 2016 ama en büyük ilişki sorunumuz iletişimsizlik. Sadece sevgili ile değil; arkadaşlarla, iş yerinde çalıştığınız kişilerle, ailenizle, hatta her gün karşılaştığınız onlarca insanla... Sanırım iletişimin en iyi formülü, önce dinlemek. Dinle, sanma, farz etme, kafandan yorumlama, geçmişi getirip karşındakinin yüzüne yapıştırma derim ben.
Kendinden vazgeçmek: İş, arkadaşlık ya da aşk; her türlü ilişkimizin başında olaya uyumlanmak, sevilmek, ilgi çekmek, takdir puanlarını toplamak adına, nedense aslımızdan uzak bir tavır takınıyoruz. Sonra bir bakıyoruz ki, bu yeni tavır bize uymuyor ve rahatsız oluyoruz. Daha sinirli, tahammülsüz ve verimsiz bir şekle giriyoruz yani. Bu da ilişkilerimizi katlediyor. Katletmeyelim sevgili okur, katletmeyelim. Neysek o olalım, keyfimize bakalım.
İçine atmak: Annelerimizin tabiriyle 'idare etmek'... Bu idare etme işinin ayarı çok önemli, haberiniz olsun. Konuya onca emek vermiş biri olarak, uzun vadede zerre faydasını görmüş değilim. İdare etmek yok; anlamak, empati kurmak, konuşmak, açılmak, ferahlamak, çözüm bulmak var.