Tarihimizde Mimar Sinan gibi bir örnek varken, binalarımızın, köprülerimizin neredeyse her yağmurda, her depremde kağıt gibi yıkılması bence en büyük utancımız olmalı.
Sinan'ın inşa ettiği camiler, medreseler, köprüler, yollar 600 yıldır dimdik ayakta duruyor. Üstelik inşaata giriştiği alanlar, dünyanın en çok deprem, sel, yangın gören coğrafyaları. Sinan; cami kondururken, korozyonu engellemek için temellerin içine havalandırma koridorları açmayı bile akıl etmiş. Onun için hepsi ayakta. Ama biz Ezine Çayı'nın kenarına apartman dikerken temel bile atmamışız...
Fotoğraftaki örnek, adeta bir ibret vesikası. Mimar Sinan'ın Büyükçekmece'deki köprüsünü görenler, "Bu kadar dar bir su yoluna, bu kadar çok kemeri olan bir köprü yapmaya ne gerek var?" diye düşünürler. Ama yoğun yağışta Sinan'ın dehası ortaya çıkar. Su yatağı genişler, debi yükselir ve o kemerlerin hepsine birden ihtiyaç duyulur.
Şimdi Sinan'a dönme zamanıdır...
Şimdi öğrendiniz mi?
Orman yangınları sırasında en fazla tartışılan konulardan biri de Türk Hava Kurumu'na ait eski uçakların neden kullanılmadığıydı. Uçuş ömrünü tamamlayan bu uçakların kullanılamayacağı Bakanlık düzeyinde yapılan açıklamayla teyit edildi. Ancak muhalefet ısrarlıydı. Hatta "Verin onları bizim belediyelerimiz kullansın" gibisinden akıl ve mantık dışı öneriler geldi. Rusya'dan kiralanan yangın söndürme uçağı düşüp de 8 havacıya mezar olduğunda aklıma bu tartışma geldi.
Havacılık ciddi ve son derece tehlikeli bir iştir. Bu işle biraz ilgisi olanlar, özellikle yangın söndürme operasyonlarının riskini bilir. Uçak her daim bakımlı olmalı, sortiler sırasında girişilen kritik manevralara cevap verebilecek teknik donanıma sahip olmalıdır. Uçağın dengesi ve performansı sürekli değişen ağırlığa paralel olarak değişim gösterir. En küçük bir teknik hata ya da bakımsızlıktan kaynaklanan bir ihmal, faciaya dönüşür. Ayrıca orman yangınlarının yarattığı ısının oluşturduğu atmosferik değişimler yani hava boşlukları, yanan malzemeden yayılan duman ve partiküller uçak için büyük tehlike arz eder.
Özetle, "Yahu eski de olsa uçağımız var, niye uçurmuyoruz?" aymazlığı sadece ucuz siyasete malzeme olur. Bu elim kaza, umarım bu kafaları biraz olsun değiştirmiştir.
Şahan'ın Kastamonu'daki evi nerede?
Şahan Gökbakar, Marmaris'teki yangınlarda kendini paraladı. Ekiplerle birlikte hem yangın söndürme çalışmalarına katıldı, hem de sosyal medyadan yaptığı yayınlarla farkındalık yaratıp, rehberlik etti.
Gelin görün ki, "Şahan'ın orada evi olmasa bu işlere kalkışmazdı" diyenler çıktı. Birincisi, insanın yuvasını savunması kadar insani bir refleks olamaz. İkincisi, Şahan sadece evinin çevresini değil, kilometrelerce ötedeki dağ tepe her yeri savundu.
Şimdiiiii... Şahan'ı durduk yere gömenlere soruyorum: Bu arkadaş, sel felaketi yaşanan yerlere kamyon dolusu yardım malzemesi gönderdi. Peki Şahan'ın Kastamonu'daki evi nerede, gösterebilir misiniz?
Gaf kürsüsü
Milyoner'de Yıldız Teknik Üniversitesi'ni onur öğrencisi olarak bitiren, Japonya'da sadece 4 kişiye verilen bursu kazanan yarışmacı, daha ikinci soruda elendi. (Soru: "...sarımsaklasak da mı yesek, sarımsaklamasak da mı yesek?" diye biten tekerlemenin başı nasıldır? Yarışmacının cevabı: "Bu yoğurdu." Doğru cevap: "Şu yoğurdu.")
Zap'tiye
Olan biteni tek cümleyle özetleyeyim size: "Su yolunu bulur" sözünü en dramatik şekilde öğrenen millet olduk ne yazık ki...
Ne demiş?
"Afet bölgesindeki ekibimiz az önce başka bir sokaktaydı, şimdi başka bir sokaktalar..." (FOX Çalar Saat sunucusu Merve Yıldırım'ın ilginç anons)