Şimdi sizinle bir 'isyan' mektubunu paylaşacağım. Okurumuz Birgül Aydoğan, dinlediği popüler bir şarkıdan yola çıkarak, son zamanlarda bu sütunlarda sıkça değindiğim 'kültür erozyonunu' dile getirmiş. Haykırışlarını okurken eminim benim gibi siz de ona hak vereceksiniz.
"Yüksel Bey merhaba. Yıllardır köşenizi ilgiyle takip ediyorum. Fero isimli bir şahsın, sırf kafiye olsun diye uydurduğu sözlerden oluşan şarkıyı dinleyince çileden çıktım. Bir şarkı, saçma sözleri olsa bile bir şey anlatır. Bu bey onu anlatmaya bile tenezzül etmemiş.
Bir anne olarak çocuklarımızı bekleyen tehlikeleri gördükçe kahroluyorum ama ne yazık ki elimden bir şey gelmiyor. Bu öyle bir tehlike ki, toplum olarak ortak hareket etmediğimiz sürece, çocuklarımızı, gençlerimizi, yani geleceğimizi yok olmaktan kurtaramayacağız. Kim olduğunu, geçmişini bilmeyen bireyler, kendi çocuklarına ne anlatabilirler ki? Bugün bir savaş olsa ya da 15 Temmuz gibi bir olay yaşasak yeni nesil sokağa çıkmayacak. Dünya var olduğundan beri ayakta olan Türk halkı; kimliğini, vatanını, dinini, gelenek göreneklerini bilmeyen asalak toplum olma yolunda ne yazık ki hızla ilerliyor.
SUÇLU EBEVEYNLER
Cumhuriyet tarihimizde kimi zaman sağcı/solcu, kimi zaman Alevi/Sünni gibi zırvalıklarla yaşar ve çocuklarımıza yaşatırken; bilim, ilim gibi gelişmeleri takip edemedik. Şimdi maşallah gençlerimiz hatta ilkokul çocuklarımız teknolojide bir numaralar(!) Videolar çekip 'Arkadaşlar merhaba' diye başlayarak evini, odasını, yemeğini paylaşıyor(!), aklın ve mantığın anlamadığı, hiçbir anlamı bulunmayan şarkılar dinliyorlar.
Empati duygusunu bilmeyen, canı yandıkça can yakmakta yarışan bu gençlerin suçu yok. Özgüvenli çocuklar yetiştireceğiz diye şımarık çocuk yetiştiren, öğretmenin bilgi ve tecrübesini yok sayarak 'Benim çocuğuma böyle davranamaz' diyen 70-80 ve 90'lı kuşak annelerin-babaların suçudur bu. Sanki bizim annelerimiz bizi korumak için ateşe atılmazlarmış gibi... Sanki bizim annelerimiz bizi sevememiş, korumamış gibi...
CEZA ÇÖZÜM DEĞİL
Çocuklarımıza telefonu kısıtlayarak verme ya da vermeme gibi çözümler artık çözüm olmaktan çıktı. Bu gibi yöntemleri çocuk ceza olarak algılıyor ve daha sert tepki veriyor. En başta Milli Eğitim Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, belediyeler ve sanatçıların devreye girmesi gerekmektedir. Yeni nesil, bu kimseleri önemsiyor çünkü. Keşke sosyal medya hesaplarından; milli bayramlarımızda 'Tarihimizi bilen gençlere çok özeniyor ve takdir ediyorum, hayranım onlara' gibi bir cümle kursalar. Atamızın resmini paylaşırken, iletişimin yetersiz olduğu devirde güçlü kişiliği ve bilgisi ile ülkemizi kurtarabildiğini, padişahlarımızın, etnik kimliği çok çeşitli bir ulusu idare etmekteki yeteneklerinin iyi bir eğitim ve empati ile olabildiğini anlatsalar. Geleneklerimizde hurafeler olsa bile, evlenen kişiye takı takmanın evlenen çifte maddi destek olmak amacıyla yapıldığını, dinimizin bu yardımları gizli yapmamızı isterken kibre kapılmamızı engellemeye çalıştığını vs. izah etseler... Bir sanatçı, kendisine bir semt seçse, oradaki okullara gidip 40-45 dakika seminer verse, bu haber yapılsa, nasıl 'sanatçı' olunduğunu, bilgi olmadan saygının gelemeyeceğini anlatsa ne güzel olur.
Daha yazacak, söyleyecek çok sözüm var... Telefon almakta direndiğim, yaşına göre gereksiz diye reddettiğim çocuğuma telefon alacağım. Öğrendiğim, bildiğim tüm doğrular çöpe gitti. Biliyorum ki, telefonda ya da internette ilim için harcadığı zamanın yüz katını gereksiz işlere ayıracak. Bunu yapmak zorunda. Çünkü şarkıyı ezberlemezse, diziyi izlemezse arkadaşları onunla oynamayacak, 'Cahilsin'(!) diyerek içlerine almayacaklar.
Sizin de benzer duygular içinde olduğunuzu biliyorum. Bu nedenle size yazdım. Umarım köşenizde değinirsiniz. Böylelikle bu konuda bir şey yapmak isteyenler okur ve bir şey yaparlar."