Çocukluğumun beyaz perde idollerindendi. Yazlık sinemaya gelen hiçbir filmini kaçırmazdım. Ankara Gazozu, çekirdek ve Ediz Hun filmleriyle kaç saatimi geçirdim bilmem...
Yıllar sonra Ediz Hun'u Medyatik programımda ağırlarken elim ayağıma dolaşmıştı. İçimden bugünü bana gösteren Allah'ıma dualar ediyordum. O konuştukça Ediz Hun'a hayranlığım katlanıyordu. Bir kere jilet gibiydi. Belli ki kendine bakıyordu. Allah vergisi yakışıklılığına, geçen onca yıl fiske bile vuramamıştı. Eğitimliydi, bilgiliydi, başta çevre konuları olmak üzere dünya dertlerinin hepsinden haberliydi. Sadece haberli olmakla da yetinmiyordu. Proje üretiyor, üniversitelerde dersler veriyor, kitap üstüne kitap yazıyordu.
Duydum ki Ediz Hun şimdilerde bir tiyatro oyunu için kolları sıvamış. Agatha Christie'nin bir eserinde başrol oynamak için Akla Kara Tiyatrosu ekibiyle birlikte günde 5 saat prova yapıyormuş. Bir kez daha "Helal olsun" dedim içimden. 80'li yaşlarında kontak kapatan, en büyük aktivitesi bahçesindeki gülü sulamak olan çoğunluğun aksine; düşünmeye, üretmeye, uygulamaya devam ediyordu...
Sonra yeni sezonda başlayacak dizileri düşündüm. Onlarca dizinin içinde kimsenin aklına Ediz Hun'u oynatıp bu yılların eskitemediği güzellikten, asaletten herkesi nasiplendirmek niye gelmezdi ki?
Ediz Hun... Kendini sanatın yanında ilime, bilime, fene adamış bir insan. Birine eğer 'fenomen' diyeceksek, önce ona diyelim. Çünkü fen o men...