Sakın ola ki, bir daha Avrupa Parlamentosu'ndan bir milletvekili çıkıp da Türkiye'ye ayar çekmeye, demokrasi ve medeniyet dersi vermeye kalkmasın. Çünkü Avrupa'nın 'insanlık sabıkası' kabardıkça kabarıyor. 'Ders alma' sırası şimdi onlarındır.
Bizler savaştan kaçan çaresiz komşularımızı kısıtlı imkanlarımızla kucaklarken, onlar sınırlarını kapattılar.
Kameramanları bile kucağında bebek taşıyan mültecileri çelmeleyip düşürdü. Bu gözler; mülteci botlarını, içinde çoluk çocuk doluyken zıpkınlayarak batıran Yunan hücumbotlarını bile gördü...
Son olay ise Avrupalının gerçek yüzünü gözler önüne serdi. Akdeniz'de batmak üzere olan bir lastik bottaki 45 mülteciyi kurtarıp İtalya'ya çıkartan kadın gemi kaptanı, İtalyan makamları tarafından tutuklandı. Alman kaptan günlerce gözetim altında tutuldu. Sonunda gelen tepkiler üzerine serbest bırakıldı. Şimdi o kadın kaptan tüm ırkçıların bir numaralı hedefi. Hayatı büyük tehlike altında.
Eskiden ülkelerin medeniyet seviyeleri, tükettikleri elektrik ve tuvalet kağıdı miktarıyla ölçülürdü. Sonra başka bir ölçü birimi atıldı ortaya. Denildi ki, "Bir ülkenin medeniyet seviyesi, kaldırımlarının yüksekliği ile ölçülür." Son ölçü birimini ise ben açıklıyorum: Uygarlık, 'toplumsal vicdan duvarının alçaklığı' ile ölçülür. Eskisi 1989'da yıkıldı. Avrupa'nın ortasından geçen yeni 'utanç duvarı' işte budur!