Aslında daha önce yazacaktım da, araya adayların ekran düellosu vs. girince bugüne kaldı.
Ayşe ve Sema Tanrıkulu...
Kahramanmaraşlı yapışık ikizler...
Üniversite sınavına girmişler...
Bütün gazetelerde yer aldılar.
Sınav gününün en ilginç haberi oldular.
Fakir aileleri, doğduklarında onları hastaneye bırakmış.
Dört yıl hastanede kalmışlar.
Yürümeyi, konuşmayı orada öğrenmişler. Sonra azmetmişler, çalışmışlar, çalışmışlar, çalışmışlar...
İlkokulu, ortaokulu, liseyi bitirip üniversite sınavına girmişler. Bellerinin altından itibaren tüm organları ortak.
Biri yemek yiyince, öteki de doyuyor. Biri et yemeklerini seviyor, diğeri hamur işi. Biri Galatasaraylı, diğeri Fenerbahçeli...
Ezeli rekabette büyük heyecan yaşıyorlar. Biri hareketli müziklerden hoşlanıyor, diğeri romantik şarkılardan.
"Eğer ayrı bölümleri kazanırsak biraz sorun olur" diyecek kadar da kendileriyle barışıklar.
Onlar sadece bir haberin objesi değil, canlı azim anıtıydılar.
İki farklı bedeni, iki ayrı ruhla bir amaç için birleştirmişlerdi.
Dikkate alınır mı bilmem ama bir önerim var: Bu çocuklar sınavsız üniversiteye kabul edilsinler. Diledikleri bölümde devlet tarafından tam burslu okutulsunlar. Çünkü onlar zaten bugüne kadar dünyanın en zorlu sınavlarını vermişler.
Yani aslında hepimizin önünde koşuyorlar. Bu sebeple, onlar için üniversite sınavına gerek olduğunu hiç düşünmüyorum.
Bir de sulu sepken yapışık kardeşler filmi çekip gişeye oynayanlara seslenmek istiyorum:
Ayşe ile Sema'nın 'katkısız' hikayeleri film olmaz mı sizce?