Binali Yıldırım ile Ekrem İmamoğlu'nun canlı yayın münazarasını önce televizyon eleştirmeni, sonra da sıradan vatandaş olarak kritik etmek istiyorum.
Bir kere dekor ve ışık tek kelime ile berbattı. Dünyanın gözünü ayırmadan izleyeceği tartışma için seçilen fon ve dekor, yerel kasaba televizyonlarını bile arattı. Özellikle İsmail Küçükkaya'nın ardındaki açık gri fon, kötü ışıkla birleşince ortaya son derece zevksiz ve kalitesiz bir görüntü çıktı.
Alelacele yapıldığı her halinden belli olan kocaman beyaz masa ise sanki geri dönüşüm kutularından dönüştürülmüş gibiydi.
Tüm gözler moderatör İsmail Küçükkaya'nın üzerindeydi.
Muhalif kanal FOX'un haber sunucusu Küçükkaya, 'olabildiğince' tarafsız olmaya çabaladı. Binali Yıldırım'a yönelttiği sorular, "Projelerinizi CHP'den çalıntı olduğu şeklinde yorumlar var" gibi eleştirel tonlar taşırken, Ekrem İmamoğlu'na sorması gereken "Belediyedeki gizli bilgileri neden kopyaladınız?" sorusunu yöneltmek ise Binali Yıldırım'a kaldı. Bu nedenle olsa gerek yayın sonunda Binali Yıldırım'dan 'tereddütlü' bir teşekkür aldı. Ancak, tartışmanın sonunda adaylara aileleriyle birlikte fotoğraf çektirme önerisini getirerek, belki de düellonun akılda kalacak tek görüntüsüne önayak oldu ve olumlu puan topladı.
Küçükkaya'nın belki de en büyük hatası, 31 Mart gecesine programın başında tam 40 dakika yer vererek, daha önce adeta ezberlediğimiz beyanlarla bu süreyi boşuna harcatması oldu. Oysa ekran başındakilerin beklediği, adayların vaatleri ve bunları nasıl gerçekleştirecekleriydi.
Beni tatmin etmeyen bir başka bölüm ise İstanbul'un çözüm bekleyen en büyük problemi olan trafik sorununa sadece bir soruyla, toplam 6 dakika süre ayrılmasıydı.
Ekrem İmamoğlu, mağduriyete bel bağladığı için sürekli 31 Mart gecesiyle ilgili iddiaları gündemde tutmaya çalıştı. Binali Yıldırım ise bugüne kadar başardığı önemli projeleri öne çıkarıp yapacaklarının teminatını vermeye çalıştı. Yıldırım'a en çok puan kazandıran ise CHP ve İmamoğlu'nun pek çok iddiasını somut belge ve verilerle boşa çıkarıp rakibini 'yalancı' konumuna düşürdüğü anlardı.
İmamoğlu o anlarda savunmaya çekilmek zorunda kalırken, Yıldırım ise hiç olmadığı kadar dinamik, aktif, atak ve müdahaleciydi. İmamoğlu zaman zaman sinirlenirken, beklenenin aksine, moderatöre sürekli itiraz eden taraf oldu.
İmamoğlu bu haliyle acemi bir siyasetçi portresi çizerken, Yıldırım ise sükuneti, rahatlığı ve konulara hakimiyeti ile tecrübeli bir devlet adamı izlenimi yarattı.
Sonuç olarak, İmamoğlu'nun ekranda Yıldırım'ı ezip geçeceğini umanlar, yayının sonlarına doğru 'golsüz beraberlik için dua eder hale' geldiler.