Geceleri el ayak çekildikten sonra ruhumu dinlendirmek için iki seçeneğim olur. Ya belgesel izlerim ya da eski Türk filmleri. Geçenlerde yine bir Türkan Şoray filmi izlerken, ilham perileri dürttü. Ben şiir niyetine yazdım, siz neye yorarsanız öyle okuyun. Gerçek şairler de beni bağışlasın...
AHH YEŞİLÇAM!..
Yine gecenin bir yarısı
Ekrandaki Türk filminin rengi hazan sarısı
Ben anıların girdabında bir güler, bir trajik
Ah niye büyüdü ki Sezercik'le Ayşecik?
Yine dudağa değmeden başını çevirdi
Türkan Kaldı mı böyle masumiyet, böylesine bir irfan
Sultan'ın saçındaki gül, defterimde solsaydı
Keşke en kötümüz Erol Taş gibi olsaydı
Bir başkaydı o filmlerin taksileri bile
Hâlâ gönlümü çeler o ellialtı
Şevrole "Arabayı teslim edicem abi" demezdi hiçbiri
Gel de arama şimdi Şoför Nebahat'i
"Senin annen melek oldu"da boşanırdı yaşlar
Olsun, o bitince bilirdik ki
Hababam başlar Aşklar onuruyla yaşanırdı, vermezdi hiç fasıla
"Bana sahip olabilirsiniz ama ruhuma asla..."
NOT: Yeni şiirlerim öbek öbek birikti. Üçüncü şiir kitabı yolda. Hevesli yayınevlerinden teklif bekliyorum.