Bu köşenin sizlere ulaşmasında pek çok kişinin emeği var. Zaman zaman sizlere bu fedakar arkadaşlarımı tanıtıyorum.
Bu kez sıra, yıllardır sayfamızın editörlüğünü yapanlardan sevgili Eylem Bilgiç'te.
Eylem, pek çok kez yaptığı son dakika düzeltmeleriyle beni ipten alıp okurun gözünde rezil rüsva olmamı engellemiştir.
Dikkatini ve özenini çok severim. Ama Eylem'i bir kez daha takdir etmeme yol açan olay, geçen hafta Cannes'da yaptığı muhteşem Catherine Zeta-Jones röportajıydı.
Onca gazeteciyi atlatıp ünlü oyuncu ile özel röportaj yapmayı başarmış, aynı zamanda turizmimiz için altın değerinde bir sözü de ağzından kapmıştı:
"Dünyada en sevdiğim yer Kapalıçarşı"...
Kültür ve Turizm Bakanlığı milyarlar harcayıp dünyanın dört bir yanına billboard'lar astırsa, bu denli etkili olamazdı.
Röportajın önemi bir yana, Eylem'in 'duruşu' da etkileyiciydi.
Malum, yeni dönem gazetecileri öyle süslenip püsleniyor, kendilerini öyle öne atıyorlar ki, adeta röportaj yaptıkları ünlüyü gölgede bırakmak için oraya gitmiş gibi oluyorlar.
Hatta röportaj fotoğrafı kullanırken, kendini öne, ünlüyü arkaya alanlara bile rast geliyoruz.
Oysa Eylem öyle yapmamış.
Bir 'gazeteciye' yaraşan sade ama şık bir kıyafeti, doğal bir makyajı tercih etmiş.
Bu 'Eylem', bence tüm röportajcılara örnek olmalı.