Kim bilir kaç Yeşilçam filminde onu 'amansız hastalıkların pençesinde kıvranırken' izledik. Beyaz önlüklü, kır saçlı, gözlüklü doktor, elinde tuttuğu röntgen filmine acı acı bakarak ona birkaç ay ömür biçer, tedavisinin çok paraya ve ancak yurt dışında yapılabileceğini söylerdi. Yazlık sinemada çekirdek çitleyenler bu haber üzerine dizlerini döver, gözyaşı dökerdi. Ta ki şans yüzüne gülüp karşısına bir beyaz atlı prens çıkana ve yurt dışındaki ameliyattan yüzü gülerek dönene kadar...
Hülya Koçyiğit, bu kez en zor rolünü oynadı. Kendi hayatını... Meme kanseri tedavisi gören kızı Gülşah'ı görmek için gittiği ABD'de yine kızının ısrarıyla sağlık kontrolüne girdi. Akciğerinde tümör tespit edildi. Ameliyat oldu ve kurtuldu. Bu kez karşısına bir beyaz atlı prens çıkmasını beklemedi. Çünkü beyaz saçlı prensi Selim Soydan yanındaydı. Vefakar eşi, her zaman olduğu gibi sonuna kadar ona destek oldu.
Bu kez perdeye 'Son' yazısı inmeden alkışlamak geliyor içimden. İyi ki varsın Hülya Koçyiğit...