Tiyatro sanatçısı Erdal Tosun'un ölümüyle sonuçlanan trafik kazasına sebep olan sürücü, serbest bırakılmış. Gerekçe; mahkemedeki iyi hali...
Kazayı hatırlayalım. Tedavi gördüğü diyaliz merkezine gitmek için aracıyla sabah erken saatte yola çıkan Erdal Tosun; kendi yolunda usul usul giderken, banketle bölünmüş yolda karşıdan gelen sürücü aşırı hız nedeniyle aracının kontrolünü kaybediyor. Önce kaldırıma çarpıyor, aracı havalanıp Erdal Tosun'un otomobilinin üzerine düşüyor. Tosun, oracıkta yaşamını yitiriyor. Sürücü verdiği ifadede, karanlık ve yağış yüzünden yoldaki su birikintisini göremediğini, aracının kontrolünü onun için kaybettiğini söylemiş. Yani, suçunu itiraf etmiş. Demek ki hava ve yol şartları uygun değil, öyleyse niye havalanacak kadar hızlı gidersin be adam?
Gelin görün ki; yoldaki hali hiç de iyi olmayan adamın, mahkemedeki hali pek iyiymiş! O nedenle de salıverilmiş. Yargılanması tutuksuz olarak sürecekmiş.
Aslında, 'Tersi ispatlanmadığı sürece herkes masumdur' şeklinde özetlenebilecek masumiyet karinesine yürekten inanırım ve her fırsatta savunurum. Ülkemizde tutukluluk süresi, ceza infaz süresini aştığı için mağdur olan çok sayıda insan var. Hatta masum olduğu halde yok yere hapislerde çürüyenler ve onca yılın ardından kendilerine 'Pardon' denilenler de... Ama şu 'mahkemedeki iyi hal' garabetine bir türlü aklım ermiyor. Bu nasıl bir gerekçedir? Tutuklu, kanun ve mahkeme karşısında 'iyi hal' göstermeyecek de ne yapacak? Yargıcın boğazına mı sarılacak? Her şartta 'olması gereken, normal ve doğal bir durum' nasıl olur da salıverilme gerekçesi olarak görülebilir? Ama yok, bizde durum öyle değil. Takım elbise giyip kravat takıp saçlarını da enseye değmeyecek şekilde kestirdin mi, 'iyi hal gösteriyor' oluyorsun. Sadece bundan yararlanıp elini kolunu sallaya sallaya aramızda dolaşan tecavüzcüler bile var.
Anayasayı değiştirmek için bunca enerji, zaman ve para harcadığımız, milletçe adeta boğaz boğaza geldiğimiz şu günlerde 'garabet yasalara' ne zaman sıra gelecek, asıl onu merak ediyorum...