Her 14 Şubat arifesinde olduğu gibi; ekranlar, radyolar, billboardlar Sevgililer Günü ilanlarıyla doldu. Sevgililer Günü'nde hediye almanın 'mecburiyete' dönüşmesi bir yana; reklamlar, sevgilileri daha pahalı hediyeler almaya doğru adeta itekliyor.
Bunlar arasında biri var ki, insana 'pes' dedirtiyor.
Bir teknoloji market reklamında adam, üzerinde 'Seni seviyorum' yazan şu meşhur kırmızı yastıklardan almaya yelteniyor. Bir genç kadın ise sevgilisine/ kocasına kravat beğenmeye çalışıyor. Bir diğerinde delikanlı, kırmızı gül almaya kalkıyor. Sonra devreye 'dış ses' giriyor: 'Bunlar artık sahalarda görmek istemediğimiz hareketler...' Meğerse Sevgililer Günü'nde çiçek almak filan artık 'ayıp' sayılıyormuş! Sonra reklamı yapılan teknoloji markette neşeyle alışveriş yapanların görüntüsü ekrana geliyor. Akıllı telefonlar, tabletler, dizüstü bilgisayarlar paketlenirken 'dış ses' son vuruşu yapıp 'İşte bunlar sahalarda görmek istediğimiz hareketler. Teknolojinin nimetlerinden siz de yararlanın' gibisinden bir şeyler geveliyor...
14 Şubat'ın tamamen bir 'tüketim toplumu oluşturma gayreti' olduğu iddiaları, son zamanlarda ekonominin kendisi tarafından boşa çıkarıldı. Çünkü sağlam bir ekonomi için üretim kadar 'tüketimin' de önemli olduğu ortaya çıktı. Özellikle ekonomik durgunluğu aşmanın yolu olarak, insanların sokağa çıkıp bütçeleri elverdiğince alışveriş yapmaları önerildi.
Hadi bunu 'ekonominin gerçeği' olarak kabul edelim. Ama insanları bütçelerinin dışına çıkmaya iten, mütevazı hediye almayı adeta 'aşağılayan' reklam anlayışına ne demeli?
Bütçesi elvermeyen pek çok erkeğin, kuyumculardaki tek taş pırlantalara, kasap vitrinine bakan kedi bakışları fırlattığı şu günlerde milletin evde zorla tutturduğu 'ayarı' bozmanın ne âlemi var?
Sevgiliye çiçek almanın 'ayıplandığı' şu madde odaklı dünyada, garip kulunuzun naçizane tavsiyesine kulak verin:
Reklamlardaki 'dış sese' değil, yüreğinizden kopan 'iç sese' itibar edin!