Discovery Showcase kanalında yeni bir belgesel başladı. Adı, Olly Steeds ile Tarihin Sırları... Sunucu Steeds, tarihi olayların izini sürüyor. Bunu yaparken de hikayelere konu olan insanların yaşadıklarını birebir tecrübe etmeye çalışıyor.
Steeds'in ilk durağı Fransız Guyanası'ndaki Şeytan Adası idi. 1800'lü yıllarda bu ada, hapishane olarak kullanılırmış. Mahkumlar, ayaklarından zincirlenerek hücrelerde ya da 40 kişilik daracık koğuşlarda, tropikal sıcağın insafına terk edilirmiş. Şartlar öyle zorluymuş ki, 5 bine yakın mahkum 'ölümüne' firar etmeye kalkmış. İçlerinden sadece birkaçının özgürlüğe kavuştuğu rivayet olunuyormuş. (Sinemaseverler adayı ünlü Kelebek filminden hatırlayacaklardır)
Allah'ıma binlerce şükürler olsun ki, birkaç ziyaret ve röportaj dışında cezaevi tecrübem olmadı. Tabii ki kader mahkumlarının ne yaşadıklarını, ne hissettiklerini bilemem. Empati yeteneğim güçlü olmasına rağmen, bir odada ışıksız yıllar geçirmenin ne demek olduğunu tüm benliğimle kavramam mümkün değil. Ama bu belgeselde tarihçilerden duyduğum bir hikaye vardı ki, kanımı dondurdu, özgürlüğün değerini kat be kat anlamama yardımcı oldu. Şeytan Adası'ndan ölmeden kurtulmanın sadece tek yolu varmış: Verem olmak... Sadece veremliler ada dışındaki hastaneye götürülüp orada tedavi altına alınarak nispeten daha insani şartlara kavuşuyormuş. Ve verem olanlar, geride kalanlara parayla kanlı balgamlarını satıyorlarmış. Diğer mahkumlar da o 'değerli' malzemeyi kullanarak, hasta olmaya çalışıyorlarmış...
Allah'ım, hiçbir kulunun kader terazisinin bir kefesine özgürlüğü, diğerine ölümü koyma... Amin...