Duman grubunu severim. Solistleri Kaan Tangöze'nin o uyuşuk, o üşengeç sesiyle söylediği tüm şarkıları... Mazhar Alanson da yıllardır aynı tonlamalarla yüreğimize girmemiş miydi zaten? Demek ki ciyak ciyak bağırmadan, name üstüne name yapmadan, 'tevazu' ile söylendiğinde de şarkılar sevenlerin gönlünde maya tutarmış.
Şu sıralar Tangöze'nin bir şarkısı var ki, beni benden alıyor. Aslında sözleri eski. En sevdiğim şair Özdemir Asaf'ın şiiri: 'Bekle dedi gitti...' Ama Kaan Tangöze, dizelere notalarla öyle bir ruh katmış ki, gelecek yıllar için şimdiden 'klasik' olmaya aday bir 'eser' çıkmış ortaya. Bir 'kesişmeyen yol hikayesi' bu kadar mı yalın, bu kadar mı dokunaklı ama sade anlatılır...
"Geleceğim, bekle dedi, gitti
Ben beklemedim
O da gelmedi
Ölüm gibi bir şey oldu
Ama kimse ölmedi..."
Bu duyguyu en son Şebnem Ferah'ın Sigara şarkısında hissetmiştim.
"Ben sigara dumanımın altında Yana yana en sonunda kül oldum
Sen kibritin hiç yanmayan ucunda
Birinin hayatından geçmiş oldun..."
Galiba ruhum, müzik dinlerken melodinin içine sokuşturulmuş 'şarkı sözü' değil, 'şiir' arıyor...