Geride bıraktığımız Engelliler Haftası'nı yine ülkemize özgü usullerle 'idrak' ettik.
Denizli'de yaşayan Yasemin Çiloğlu zihinsel engelli bir atletti. Ülkemizi 2012'de Berlin'deki Özel Sporcular Olimpiyatı'nda temsil etmeye hak kazandı ama ilgisizlik yüzünden sporu bıraktı. Çiloğlu, elden satış yapan bir mağazadan cep telefonu aldı. Sonra ikincisini... Borcunu ödeyemeyince icra takibi başladı. Tutuklandı, hapse atıldı. Babası, otomobilini yarı fiyatına satıp borcu ödeyerek zihinsel engelli kızını hapisten çıkardı...
Beynim soru çengelleriyle dolu... Bu memlekette 65 yaşın üstündeki adam, sağlık raporu olmadan tarlasını satamıyor. Siz zihinsel engelli olduğu resmen belgelenmiş bir insana nasıl cep telefonu satarsınız? Dahası, nasıl yanına avukat katıp 'icra taahhüdü' imzalatırsınız?
Sen nasıl bir avukatsın ki, zihinsel engelli kıza böyle bir imzayı attırabiliyorsun? Zihinsel engeli yüzünden hukuki ehliyeti bulunmayan bir kızcağız, nasıl oluyor da rehabilitasyon merkezi yerine hapse gönderiliyor? Nasıl, nasıl, nasıl?
Peki haftayı bitirdik mi? Bitirmedik tabii ki... Tekerlekli sandalyeye mahkum engelli milletvekili Bennur Karaburun, hem de iki bakanın önünde konuşma yapmak için kürsüye çıkamadı. Çünkü toplantının yapılacağı o salonda, kürsünün bulunduğu yere merdivenle çıkılıyordu, rampası yoktu. Mikrofonları getirip milletvekilinin ağzına tuttular, öyle konuşabildi...
Bitti mi? Keşke bitse... Kocaeli Kartepe'deki bir rehabilitasyon merkezinden kan donduran görüntüler düştü haber bültenlerine... Zihinsel engelli bir gence işkence ediyordu görevliler. Üzerine oturup dövüyorlardı... Pijamasından içeri kaynar su döküp haşlıyorlardı. Ve olan bitene kahkahalarla gülüyorlardı...
Bir kez daha hangimizin engelli, hangimizin normal(!) olduğunu anlayamadım.
Zihinsel ve bedensel engellileri rehabilite etmek mümkün. Peki ya 'vicdan engellileri' ne yapacağız?