TRT'nin dört bölümlük mini dönem dizisi Büyük Sürgün Kafkasya'yı size haftalar önce bu sütunlarda duyurup büyük beklentilerimden söz etmiştim. Dizi, önceki akşam izleyici ile buluştu ve büyük beğeni topladı.
2. Dünya Savaşı'nın sona ermek üzere olduğu bir dönemde Sovyetler Birliği yönetimindeki Kafkasya'da yaşayan Türkler'in nasıl bir tehcir, katliam ve işkenceye maruz kalarak, topraklarından kopartılmaya çalışıldığını anlatan dizi, tarihin pek de bilinmeyen karanlık bir dönem ve coğrafyasına ışık tutuyor.
Makedonya'da yapılan çekimlerdeki özene, sağlam senaryo ve kurguya bayıldım.
TRT'nin dönem dizileri için bir süredir 'İngiliz BBC dizilerinin standardını yakaladı' diye yazıyorum. Büyük Sürgün Kafkasya da bu çizgiyi tutturmayı başarmış. Diziyi öyle sevdim ki, şu aralar Güneşin Kızları'nda en popüler dizi karakteri olarak öne çıkan Tolga Sarıtaş'ın başrolde olması bile beni rahatsız etmedi.
Aslında Stalin gibi ihtiraslı liderler yüzünden halklara yaşatılan eziyetin, ülkeler arasında kan davası gibi hortlatılmasına karşıyım. Ama insanları savaşa tutuşturup zulme uğratan Hitler, Stalin, Saddam ve Esad gibilerin yaptıklarının sonuçlarını da unutmamak ve bundan gelecek adına ders çıkartmak da lazım.
Hazır söz 'hatırlamaktan' açılmışken...
Geçenlerde National Geographic'te 2000'ler adlı belgeseli izlerken, üzerinden 10-
12 yıl bile geçmeden 'neleri unuttuğumuzu' hatırladım. Teknik bir arıza nedeniyle denizin dibine gömülen ve 113 Rus denizciye mezar olan Kursk denizaltısı olayında Putin'in kibri, denizcilerin kurtarılmasını engellemişti. Putin, gerekli kurtarma donanımına sahip ABD ve Norveç donanmalarının yardım teklifini günlerce reddedip bu büyük dramın yaşanmasına sebep olmuştu. Aynı Putin bugün sınır ihlali yaptığı için düşürülen uçaktaki tek bir Rus askerinin ölümünü neredeyse 'savaş sebebi' göstermeye çalışıyor. Aynı zamanda DAEŞ'i bahane edip topuyla tüfeğiyle bir avuç Türkmen'in üzerine yürüyor.
Allah tüm dünyayı, ihtirasının esiri olmuş sözde liderlerden korusun...