Yıllar geçse bile unutulmayan şeyler vardır,tablolar bu unutulmayanlar arasında önemli yere sahiptir. Kimisi sanatçısı öldükten sonra değeri bilinmiş, kimisi de sanatçısı yaşarken onu daha da çok yaşatmış... Bu değerli tabloların 10'unu sizler için derledik...
EDVARD MUNCH-ÇIĞLIK
"Bir gün iki arkadaşımla yolda yürüyordum ve güneş batmak üzereydi. Birden gökyüzü kan kırmızı oluverdi. Durup köprünün demirlerine yaslandım. Konuşmayacak kadar yorgun hissettim o an. Kırmızının tonları mavi ve siyah karışımı fiyordu dolduruyordu. Arkadaşlarım yürümeye devam ettiler, ancak ben olduğum yerde kalakaldım. O anda doğanın inanılmaz bir sesle çığlık attığını duyum."
Edvard Munch, hayatı boyunca yaşadıklarından, okuduklarından, gördüklerinden etkilenerek ortaya çıkan tabloları sanat açısından önemli bir yere sahiptir. Edvard Munch "Bireyin ruhunun parçalandığı bir dünyadaki modern ruhsal yaşamı yansıtmayı amaçlar.
JOHANNES VERMEER-İNCİ KÜPELİ KIZ
Hollandalı ressam Vermeer'in başyapıtı İnci Küpeli Kız, uğrunda romanlar yazılan, filmler çekilen bir hikayeye sahip. Leonardo Da Vinci'nin Mona Lisa'sından sonra dünyada üzerinde en çok konuşulan tablo olan İnci Küpeli Kız, kuzeyin Mona Lisa'sı olarak da biliniyor. Tablonun bu kadar ilgi görmesinin sebepleri Barok sanatın temsilcisi olan Vermeer'in sanattaki tüm ustalığını bu tabloya yansıtması ve tabii İnci Küpeli Kızın hüzünlü hikayesi...
KÜPENİN SIRRI
Tablonun en önemli detayı olan küpe, yine rivayetlere göre ünlü ressamın eşinin inci küpesidir. Ressamın kızın son derece orantılı ve düzgün bulduğu yüzünün daha da öne çıkması için kullandığı bu inci küpe, aslında tablonun odak noktası. Işık ve yansıma ustası olarak bilinen Barok ressam Vermeer'in, 43 yıllık yaşamında yaptığı 35 tablonun en ünlüsü olan İnci Küpeli Kız, tüm bu özellikleriyle başka tablolara da ilham olmuş.
FRİDA KAHO-İKİ FRİDA
Frida Kahlo 1939'da Dieogo Rivera'yla boşandıktan sonra yapmıştır bu eseri, içindeki acıyı, kendiyle anlatmaya çalışmıştır.
Bu iki oturan kadın şöyledir; Biri Dieogo'dan, en büyük aşkından ayrılan, sevilmeyen Frida, diğeri ise Diego'nun sevilisi olan Frida'dır. İki Frida'da kendini resmettiği ikili portrenin çıkış noktasını şöyle açıklar;
"Sanırım altı yaşımdayken hayal ürünü küçük bir kız akranımla bir arkadaşlığım oldu. Allende Sokağına bakan odamın penceresine nefesimle buhar yaptım ve bir "kapı" çizdim...
Neşe dolu bir acelecilikle hayalimde bu "kapıdan" geçtim. "Pinzon" adlı sütçü dükkanına kadar ilerledim. Pinzon'un O'sundan içeri girdim ve çabucak, hayali arkadaşımla her zaman buluştuğumuz yere kadar indim. Onun ne görüntüsünü ne rengini hatırlıyorum. Ama kesinlikle pürneşe biriydi ve sessizce gülerdi sürekli. Çevikti ve sanki uçar gibi dans ederdi. Dans ederken onu dikkatlice izlerdim ve aynı zamanda sorunlarımı anlatırdım. Hangilerini? Hatırlamıyorum. Ama o, sesimden her şeyi anlardı... Pencereye döner ve cama çizili olan o kapıdan geçerdim. Ne zaman? Ne kadar zamandır onunlaydım? Bilmiyorum. Bir saniye de olabilirdi, binlerce yıl da... Mutluydum. "Kapıyı" elimle silerdim ve o "kaybolurdu." Sevinç içinde, sırrımla evimin verandasında koştururdum. Her seferinde sedir ağacı altındaki yerimde çığlıklar ve kahkahalar atardım. Bu büyük mutluluğuma ve küçük kızın canlı anısıyla birlikteliğime şaşırırdım. Bu büyülü dostluğun üzerinden otuz dört yıl geçti. Onu her hatırladığımda hayali arkadaşım yeniden canlanır ve benim dünyamda büyüdükçe büyür."
PABLO PİCASSO-GUERNİCA
1936-1939 tarihleri arasında yaşanan İspanyol İç Savaşı'nın bir sonucudur resim, iktidarın şiddetini temsil eder. Picasso eserde Alman bombardımanı altında kalan Guernica kasabasını resimlerken, halkın yaşadığı olayı haberlerden duyması sonucu resmin bazı bölümlerinde yazılı kompozisyonlar yaratmıştır. Bölgesel yüzey kaplaması kullanılan eserde figürler üst üste yapıştırma gibidir.
Eser öyle ince düşünülerek yaratılmıştır ki; şiddet hissedilir ancak vahşeti değil anlam noktasını hissettirir. Figürler hareketliliğiyle bombardıman anını gösterirken bu hareketliliği renklerde göremeyiz. Monochrome olan resim, kandan beslenen savaşı betimler.
FRANCİSCO GOYA-3MAYIS 1808
Mayıs'ın Üçü adlı eserde direnen Madrid halkının kurşuna dizilmesine tanık oluyoruz. Resmin koyu renkli, iç karartıcı ruh hali , sağ taraftaki Fransız askerlerinin duruşu ile daha da bunaltıcı hale gelmiş. Fransız askerleri göz göze oldukları direnişçilere son derece yakın bir mesafede konumlanmışlar. Bu gerçeğe yakın olmayan yakın duruş resimdeki gergin atmosferi doruğa çıkarmış. Aynı pozisyonda paralel dizilen askerler karşıda yer alan kalabalığa karşı duygusuz, mekanik bir duruş sergilemektedir. Askerlerin karşısında yer alan topluluk aksine farklı duygu karmaşaları ve yoğunluğu içerisindeler.
Tarihi gerçeklere uygun olacak biçimde gökyüzü karanlık görünmektedir. Çünkü olay gerçekte de sabaha karşı geçmektedir. Arka plandaki karanlık gökyüzü resmin karamsarlığına da katkı sağlar. Ancak , resmin amacı yaşanan olayları bu karamsar görüntü ile insanlara sunmaktan çok Mayıs'ın Üçü'nde öldürülenlerin 'boşu boşuna' ölmediklerini insanlara bir kez daha hatırlatmaktır.
RENE MAGRİTTE-BU BİR PİPO DEĞİLDİR
Ressam Rene Magritte'nin tablosu. Belçikalı ressam, resimde bir pipoyu figür ederken aynı zamanda figürün altına "bu bir pipo değildir" yazarak ironi gibi gözüken bir durum ortaya koyuyor. Magritte, imge ve yazı arasında bir zıtlık kurarak gerçekliği temsil etme olasılıkları konusundaki şüphelerini ifade ediyor ve gerçeklik algımızı sorguluyor.
ANDY WARHOL-MARİLYN DİPTYCH
Warhol, sanatında toplumsal başarılara sahip olan kişileri ön plana çıkartarak onları ticari amaçlar doğrultusunda sömürmüştür. Bu değerlendirmeler doğrultusunda Kuspit, sanatın kendine olan inancını kaybettiğini söylemiş ve şöyle devam etmiştir: "Postmodern nihilizmin bu eksiksiz ifadesi, sanatın kendine olan inancını neden kaybettiğini açıklar:
Duygusal ve varoluşsal derinliğini yitirmiştir ve böyle bir derinliğe sahip olmak için bir neden görmemektedir. Artık derinlere dalmak istemez-zaten yaşamda derinlik olduğuna da inanmaz ve yaşamda derinlik olduğuna inansa bile bu derinliğin baskısına dayanma gücü yoktur-bu nedenle risksiz Post sanat haline gelmiştir, inandırıcılığını yitirmemek içinde yapay bir yaşam deneyimine dayanmaktadır"
SALVADOR DALİ-BELLEĞİN AZMİ
Catalonia'nin cape creus adi verilen sahilini resmederek başladı bu çalışmaya. eriyen saat imgesini camembert peyniriyle ile yaptığı bir ziyafetten sonra ekledi- yani saatler, eriyen yumuşak peynir imgelemi taşıyorlardı.
Resimde 3 adet eriyen saat görülür, birinin üstüne bir sinek kondurulmuştur, 4. saat ise karıncalar tarafından taşınmaktadır. bu esere yapılan yorumların genelinde Dali'nin "zaman insanların sandığından daha dirençsizdir"i anlatmak istediği söylenir.
VİNCET VAN GOGH-YILDIZLI GECE
Van Gogh Yıldızlı Gece'yi, çeşitli zihinsel rahatsızlıkları nedeniyle tedavi gördüğü akıl hastahanesinde çizdi. Yıldızlı Gece, Van Gogh'un kaldığı akıl hastanesindeki odasından görülen Saint-Remy-de-Provence şehrinin düşsel bir yorumu olarak tanımlanır. Uzun araştırmalar sonunda, tablonun 25 Mayıs 1889, saat 04:40'taki gökyüzünü gösterdiği tespit edilmiştir. Ay'ın henüz ilk hilal biçiminde olması ve Venüs gezegeninin ufukta görüntülenmiş olmasından yola çıkılarak tablodaki yıldız ve gezegenlerin gün doğarken resmedildiği anlaşılmıştır. Ayrıca bunda ressamın yine o tarihte yazdığı bir mektup da önemli veriler içermektedir.Van Gogh, kardeşi Theo Van Gogh'a yazdığı mektupta bu resimle alakalı şöyle diyor:
Resimde görülen manzara, Van Gogh'un akıl hastanesindeki odasından görülen şehir manzarası olsa da sanatçı resim yaparken gerçeğe pek sadık kalmamış, hayal gücünü resme aktarmış. Resimde görülen köy ve kilise kulesi ise tamamen sanatçının hayal gücüyle yaratılmış unsurlar. Asıl manzarada böyle bir köy ve kilise görülmemektedir. Sanat tarihçileri Van Gogh'un, bu unsurları memleketi Hollanda'nın mimarisinden esinlenerek çizdiği görüşündeler.
LEONARDO DA VİNCİ-MONA LİSA
Leonardo da Vinci tarafından 1505 yılında yapıldığı sanılan Mona Lisa Tablosu, Rönesans kadın portresinin ilk örneği olarak tanınır. Portre şüphesiz Floransa'da 1503'te başlamıştı. Floransa'daki Gantrardini'nin eşi Francesco del Giocondo adındaki Florentine kumaş tüccarının karısı olduğu düşünüldü.İtalyanca "gioconda" kelimesinin önerdiği mutluluk düşüncesinin görsel bir temsilidir.Leonardo bu mutluluğu nosyonunu portrenin ana motifi haline getirdi: işi bu kadar ideal yapan bu kavram budur. Peyzajın doğası da bir rol oynar.