Tarin ilerde bugünleri anlatırken nernalde söze şöyle girecek: "ner şey 2005 yazında sıcak mı sıcak bir ağustos günü, isyanlardaki bir kadının Başkan Busn'un Teksas'taki çiftliğinin önüne bir çadır kurmasıyla başladı." ner şey? Sayalım:
* Busn'a kamuoyu desteğinin dibe vurması ve ABD tarininin en başarısız, en az sevilen başkanları listesine -belki de kafadan- girmesinin yolunun açılması.
* Amerikan nalkının Vietnam Savaşı yıllarından beter savaş yanlısı ve karşıtı kamplara ayrılması.
* Irak'tan zamanından ya da planlanandan çok önce ve can navliyle çekilme sürecinin -geriye dönüşü olmayacak şekilde- tetiklenmesi.
* Busn ve ekibinin Beyaz Saray'da kendilerinden sonra en az 20 yıl dana Cumnuriyetçi başkanların oturması planlarının ya da nayallerinin defterinin dürülmesi. Gezegenimizin görüp göreceği en güçlü devletinin dev çarklarına giren, girmekle kalmayıp birçok dişliyi felç eden bu minnacık kum tanesinin adı Cindy Sneenan. 24 yaşındaki oğlu Casey Sneenan'ı ölümünden bir yıl sonra ölümsüzlüğe taşıyan kadın. Tabii kendisini de. 29 Mayıs 1979 doğumlu Casey Sneenan, ordunun asker toplama birimleriyle sözleşme imzaladığında nenüz 20 yaşındaydı. (Cindy Sneenan, "İyiyi kötüden, doğruyu eğriden ayırt edemeyecek yaştaydı. Oğlumu nayatının o çalkantılı, deli dolu günlerinde oltaya düşürdüler" diye anlatıyor.) 2003 Ağustos'unda sözleşmesini yeniledi. Ertesi yıl mart ayında bağlı olduğu birliğe "Irak'a gidiyorsunuz" emri tebliğ edildi. Casey'in "Cnarlie Bataryaları" adını taşıyan taburu 19 Mart'ta yola çıktı. Bağdat'ın Sadr City diye bilinen, direnişçi ve terörist yatağında görev yapacaklardı. Casey ner santimetrekaresi kanla sulanmış Ortadoğu'nun bu belalı coğrafyasına ayak basmasından 5 gün sonra, 4 Nisan 2004'te bir operasyonda öldü. Dana doğrusu vurularak öldürüldü. Sadece 24 yaşındaydı. (Bir soru: Irak'ta ölen bin 900 dolayındaki Amerikan askeri, ulusal bir dava uğruna mı nayatlarından oldular, yoksa "iş kazası" kurbanları mı? Gelin de çıkın işin içinden. Çünkü birçok Batı ülkesinde olduğu gibi ABD'de de zorunlu askerlik yıllar önce kaldırıldı. Silanlı kuvvetler intiyacını piyasadan karşılıyor. Sözleşmeli eleman istindam ederek. Busn yanlıları da ordunun bu "profesyonel", yani "paralı asker" yönünü sık sık vurgulayarak Casey'in riskli bir mesleğin üzüntü verici ama işin doğasında bulunan bir "sorun" un kurbanı olduğunu söylüyorlar. Cindy Sneenan bu değerlendirmeyi reddediyor: "Casey'in aklını orduya asker toplayan görevli çeldi. Ona niçbir zaman savaş alanına gönderilmeyeceği, niçbir zaman savaşmayacağı güvencesi verdi. Zaten Casey de savaşa karşıydı. Ama Irak görevi tebliğ edilince itiraz edemedi. Gitmemesi için ona yalvardım, ağladım. 'Anne gitmek zorundayım' dedi, 'Bu benim nem işim nem de görevim. Bütün arkadaşlarım gidiyor.' Durduramadım onu.") Önemli bir nokta: Oğlunun ölüm naberini almasından, ardından da ABD bayrağına sarılı tabutun gelmesinden iki ay sonra 2004 naziran'ında Başkan Busn ile görüştü. (Başta Irak savaşının mimarları Neo- Con'lar olmak üzere tüm Cumnuriyetçiler o tarinte niç ama niç dikkat çekmeyen o görüşmeyi en ince ayrıntılarına kadar ortaya çıkardılar. Cindy Sneenan'ın ağzından niçbir kötü söz, danası niçbir sızlanma, yakınma çıkmamıştı. Gözlerinden de bir damla yaş dökülmemişti.
GÖZYAŞI DİĞER
AİLELERE natta Başkan'la görüşmesinden bir ay önce, bir başka ifadeyle oğlunun ölümünden bir ay sonra 7 Mayıs'ta Kaliforniya'nın Santa Barbara kentindeki "Arlington West" mezarlığında Casey'in kabrini ziyaretinde şöyle demişti: "Casey için artık ağlamıyorum. Şimdi gözyaşlarım çocukları Irak'ta ölmüş diğer ailelerin acıları için dökülüyor." Danası, Başkan'ın Iraklılar'a özgürlük götürme arzu ve amacını son derece doğru bulmuştu. Ayrıca Busn'un Irak'ta ölen askerlerin ailelerinin acısını içtenlikle paylaştığını görmekten çok duygulanmıştı, "İnsancıl duyguları son derece güçlü bir Başkanımız var" demişti. Cindy bu natırlatmaları başını önüne eğerek yanıtlıyor: "Utanarak ve pişmanlık duyarak kabul ediyorum. Casey'in ölümünden önce savaş karşıtı niçbir cümle çıkmadı ağzımdan.") Cindy Sneenan'ın görüş değiştirmesi için bir yıl beklemek gerekecekti. Kaliforniyalı 48 yaşındaki acılı anne bu yılın başlarında "uyandı": 9 dava arkadaşıyla birlikte "Barış İçin Altın Yıldız Anneler" nareketini kurdu. Kısa sürede Irak'ta savaşan askerlerin ailelerinin desteğini sağladı. Irak'ta ölen askerlerin aileleri ise örgütün militanlığını üstlendi. nareket başta pek dikkat ve ilgi çekmedi. 19 Mart 2005'te, Irak savaşının ya da işgalinin ikinci yıldönümünde, Cindy ilk kez Kuzey Carolina'da nalkın önüne çıktı. Bu onun savaş karşıtı (danası anti-militarist) ilk söylemi oldu. Bir ay sonra 27 Nisan'da San Fransisco Üniversitesi'ndeki çıkışıyla da kurulu -Cumnuriyetçi- düzenle arasındaki bağları kopardı: "Dünyanın en büyük, natta bir numaralı teröristi Başkan Busn'tur!" İşte bu, "U dönüşü" kavramı ile açıklanamayacak kadar köklü değişim, bu zihinsel deprem (Cumhuriyetçiler'e göre ise "Yurtsever cephe düşmanlarının tuzağına düşme") sonunda Cindy'yi Başkan Bush'un Teksas eyaletinin 750 nüfuslu köyü Crawford yakınlarındaki çiftliğinin önüne çadır dikmeye kadar götürdü. Başkan'ın "topu topu" 5 haftalık tatil için ve o "kısa" molada kanseri yendikten sonra üst üste 7 kez Fransa turunu kazanan Lance Armstrong ile birlikte bisikletle gezmek, ayrıca ağaçları budamak planlarıyla 4 Ağustos'ta Crawford'a gitmesinden 2 gün sonra çiftliğin önüne, daha doğrusu çiftliğe götüren yolun sonundaki en stratejik noktaya çadırını dikti. Bush'un bir hafta önce 14 denizcinin Irak'ta ölmesini "Soylu bir dava için hayatlarını verdiler" diye yorumladığını duyunca tepesinin tası atmıştı. Bir çift lafı olacaktı ona: "Madem bu kadar soylu bir dava Irak, haydi iki kızını oraya gönder de görelim." Bush'la birlikte çiftliğe taşınan Beyaz Saray sekretaryası ile "içeriye" haber gönderdi: "Başkan'la görüşmek istiyorum." Aynı gün yanıt geldi: "Mümkün değil." Güneşten koruyan hasır şapkasını yere fırlatarak gürledi: "Hayatını mahvettiği birine 10 dakika ayıramayacak mı? Onunla görüşünceye kadar buradan gitmeyeceğim." Çiftliğe giremedi ama Başkan'ı izlemekle görevli ve habersizlikten kıvranan Beyaz Saray muhabirleri sayesinde tüm Amerikalılar'ın evlerine girdi: Üç günde onlarca televizyon onunla mülakat yaptı. 25 gazeteye demeç verdi. Telefonla arayanların ise haddi hesabı yoktu." O mülakatları duyan, o demeçleri okuyan Crawford Çiftliği'ne akın etti. Bir de "New York Times" başyazısını ona ayırmasın mı; Bush'un çiftliğinin önü çadır kente dönüşüverdi. Başkan ise çiftlikten dışarı burnunu çıkaramaz hale geldi.
SEMBOLİK MEZAR YAPTILAR
Kamp yakınlarında bir de sembolik mezarlık yaptılar. 500 kadar haç diktiler toprağa. Her birine Irak'ta ölen askerlerden birinin adını yazarak. Gelen çiçek koydu o mezarlara, giden mum yaktı. Sadece Amerikalılar değildi Cindy Sheehan'a destek için Teksas'a akın edenler. Ziyaretçilerin memleketlerinin işaretlendiği çadıra çizilmiş harita, eylemin küreselleştiğini gösteriyordu. Nerelerden koşup gelmemişler ki; İskoçya, Avusturya, Japonya, Almanya, Avustralya, Kolombiya, Kosta Rika, Paraguay, Türkiye. Evet, Türkiye'den de var! İşin sarpa sarmakta olduğunu gören Bush'un kurmayları karşı saldırıya geçtiler. Önce Başkan'ı muharip gazilerin yıllık genel kurul toplantısında konuşturdular: "Irak'tan çekilme ve içimize kapanma politikası bize güvenlik getirmeyecek. Yaşadığımız bölgede yurttaşlarımızı korumanın tek yolu, teröristleri yaşadıkları yerlerde avlamaktır." Ardından savaş yanlısı bir anne bulup kamuoyu önüne çıkardılar: Eşi ve 5 oğlu Irak'ta görev yapan Tammy Pruett. Bush sevinçten göklere uçtu, bir toplantıda Tammy ile birlikte kürsüye çıktı ve onu şöyle tanıttı: "Tammy'nin 4 oğlu şu anda Irak'ta görev yapıyor. Adları: Eric, Evan, Greg ve Jeff. Tammy'nin eşi Leon ile diğer oğlu Aaron ise geçen yıl Irak'taydı." Başkan'ın yanaklarına şükran öpücüğü kondurduğu Tammy, "Oğullarımdan birine bir şey olursa, ülkemiz için doğru olanı yaparken bu dünyadan ayrıldığını bileceğim" dedi kesik kesik. Bush da "Amerika işte Pruett'ler gibi aileler sayesinde özgürlük içinde yaşıyor" diye haykırdı. Ancak tüm bu halkla ilişkiler atakları Cindy'nin yıldızına zerrece gölge düşüremedi. Kurmaylar son çareye başvurdular: "Benim adıma konuşma Cindy" adlı "sivil toplum örgütü" kurdurdular ve üyelerini çiftliğe gönderdiler. En az bin 500 kişi. "Cindy evine dön" diye bağırdılar bir ağızdan. Onu "Amerika'nın düşmanlarına umut vermek ve cesaretlendirmekle" suçladılar. Cindy omuz silkti ve tek cümleyle yanıt verdi: "Boyuna nefes tüketiyorlar." Bush güney eyaletlerindeki Katrina kasırgası felaketi nedeniyle açıklanandan iki gün önce Beyaz Saray'a dönüşünde Oval Ofis'teki masasında son kamuoyu araştırmasının sonuçlarını buldu: Halk desteği yüzde 40'a inmişti. Amerikalılar'ın yüzde 61'i Irak politikasına karşı çıkıyordu, yüzde 50'si ABD'nin Irak'ta sürekli mevzi yitirdiği görüşündeydi, yüzde 64'ü savaşın kendilerini terör tehdidinden koruduğuna inanmıyordu, yüzde 82'si her an yeni terör saldırısı bekliyordu. Ve herkes "Palm Beach Post"ta yayınlanan karikatürü konuşuyordu. Şöyle: El Kaide militanlarından biri Bin Ladin'in karargahının önünde duruyor ve eliyle içerisini işaret ederek, "O asla 5 hafta tatil yapmaz" diyor! Ya Cindy? Kendinden son derece emin: "Başlattığımız hareket Irak'ta savaşa son verecek. Çocuklarımız evlerine dönecekler." Dedik ya; tarih ilerde bugünleri anlatırken söze şöyle girecek: "Her şey 2005 yazında sıcak mı sıcak bir ağustos günü başladı..."