Tüm ulusların ortak atasözü "Görünüşe aldanılmamasını" uyarır sıkı sıkıya. Daha Ortaçağ'da oportünizmin -günümüzde de geçerli- altın kurallarını yazmış olan Makyavel ise "Amaca götüren tüm araçların mübah olduğunu" söyler. Bu haftaki kahramanımız işte bu küresel ve binlerce yıllık atasözü ile Makyavel'in insanoğlu varoldukça yürürlükte kalacak kuralının karışımı: İçeni çarpan bir kokteyl. Sarışın ama aslında esmer. Güzel ama kusursuz makyajı silinince, perdenin inmesinden sonra kuliste yaldızları dökülen geçkin bir sanatçıdan farksız. Ateşli Ukrayna milliyetçisi ama daha birkaç yıl öncesine kadar tek kelime Ukraynaca bilmiyordu. Rusya'nın neredeyse amansız düşmanı ama yine daha birkaç yıl öncesine kadar Kremlin'in en sağlam destekçisi, hatta fanatik müttefiğiydi. Bitmedi; kimine göre büyüleyici, hatta şeytan ya da Antik Yunan mitolojisindeki tanrıçalar gibi baştan çıkarıcı; kimine göre sinir bozucu, mide bulandırıcı, iğrenç. Kimine göre kitleleri etkileme gücünü, örgütçülüğünü, çekiciliğini ve servetini Ukrayna'ya demokrasi getirmek için Viktor Yuşçenko'nun emrine veren kadın; kimine göre intikam için Ukrayna'yı ateşe atmaktan çekinmeyen kin küpü. Yine bitmedi; dürüstlükten, temizlikten söz ediyor ama yolsuzluk, rüşvet iddialarıyla Interpol'ün kırmızı bülteniyle aranıyor. Daha doğrusu aranıyordu, birkaç ay önce bir gecede kayıtlardan siliniverdi! Ancak Rusya asla peşini bırakmayacağını en yetkili ağızlardan daha üç gün önce dünyaya bir kez daha duyurdu. Ve yine her fırsatta, her konuşmasında şeffaf yönetim, yolsuzlukla mücadele sözü veriyor ama birkaç yılda edindiği yüz milyonlarca dolarlık servetinin kaynağını açıklayamıyor. Bu konuda üstüne gelenleri de "hasımları" olmakla, bir kadının siyasette yükselmesine katlanamamakla suçluyor. Evet, bu hayli uzunca giriş Yulya Timoşenko üstüne. Yani "Portakal Devrimi"nin (Büyük harflerle yazılmayı hak etti artık, değil mi?) gerçek mimarından söz ediyoruz. Ve de o devrimle Devlet Başkanlığı'na gelen Viktor Yuşçenko'nun aralarındaki anlaşma uyarınca imzaladığı ilk kararnameyle Başbakanlığa atadığı 44 yaşındaki kadından. Onun için o kadar çok sıfat üretildi ki...
Modern çağların "Jeanne d'Arc"ı ilan eden mi ararsınız, İspanya İç Savaşı'nda tarihe mal olmuş "Geçemeyecekler" sloganıyla General Franco kuvvetlerine göğsünü siper eden Cumhuriyetçi "Passionaria" larla karşılaştıranlar mı, İngiltere'nin 1980'lerde dünyayı etkileyen lideri Margaret Thatcher'dan esinlenerek "Demir Lady" yapan mı, "Namuslu kalamayacak kadar güzel" diyerek kuşkulu servetine hoşgörü kılıfı geçirmeye kalkan mı... Önümüzdeki dönemde bunlara neler ekleneceğini hep birlikte göreceğiz. Ukrayna'nın iki numaralı ismi olmayı başaran Yulya Timoşenko'nun, ihtiraslarının bir uçtan diğerine savurduğu öyküsünü anlatmaya geçmeden önce, izninizle resmiözgeçmişini şöyle bir çırpıda özetleyelim. Daha doğrusu bilinen kısa biyografisini sislerle örtülü son yıllarına ve de günümüze atlama tahtası yapmaya çalışalım. Efendim, anlatıldığına göre, "sevgili" Yulya 1960'da Ukrayna'nın doğusunda, Dinyeper ırmağı kıyısındaki şirin Dniepropetrovsk kentinde dünyaya geldi. (İşin tuhafı, başkanlık seçimleri kampanyasında oraları ziyaret etmeye kalktığında, onbinlerce insan tarafından "hain" diye yuhalandı. Çünkü Ukrayna'nın doğusu onun gibi aslını inkar etmemişti; Rusça'dan başka dil bilmiyordu, Moskova'yı ağabey görüyor ve Yulya'ya CIA'nın ajanı gözüyle bakıyordu.) İlginç rastlantı; Dniepropetrovsk sadece Yulya'nın değil, onun bir zamanlar koruyucu meleği, daha sonra da Azrail'i olan Devlet Başkanı Leonid Kuçma ile yine onun bir dönem kader arkadaşı, daha sonra da felaketi olan eski Başbakan Pavlo Lazerenko'nun da doğum yeriydi. Hatta yanardağ kadar öfkeli ve ihtiraslı kadının internet sitesindeki yaşam öyküsünde kullandığı ifadeyle söylememiz gerekirse, onun "İktisatçı ve sibernet uzmanı" diploması almak için uğraş verdiği yıllarda, üniversitenin sadece 800 metre ötesindeki "Youjmac" fabrikasının genel müdürlük koltuğunda Leonid Kuçma oturuyordu. 37 bin kişinin çalıştığı bu dev tesiste SS-24 nükleer füzeleri üretiliyordu. Sovyetler Birliği'nin Leonid Brejnev sonrasının karmakarışık ve önlenemez biçimde çöküşe götüren yıllarından söz ediyoruz. Ah! Unutuyorduk. Yulya'nın ikamet dışında Ukrayna ile hiç bağı yok; ailesinin yarısı Rus, öbür yarısı Ermeni. Babasının soyadı Telegin'di, annesinin Grigulan. Rus kaynaklarındaki bilgilere göre, o henüz 2 yaşındayken babası evi terk etti. Yulya'nın bükülmez karakterinde, zor çocukluk yıllarının çeliğe su verilmesi misali etki yaptığı söylenir. Genç kızlık çağına geldiğinde, güzelliği, öğrenimi, girişkenliği, pervasızlığa varan cesaretiyle Dniepropetrovsk'te her oğul annesinin en gözde gelin adayları listesinin ilk sıralarına girdi. Ama onun gözü daha o zamanlardan yükseklerdeydi; bölgenin parti başkanı, yani patronu Gennadi Timoşenko'nun oğlu Aleksandr'ı ağına düşürdü. Gelin olarak girdiği ailede kısa sürede otoritesini kabul ettirdi. Bitkisel yaşamdaki Sovyetler Birliği'nin fişinin çekilmesinin hazırlıkları yapılırken iktisatçı ve "sibernet uzmanı" Yulya diplomasını cebine koydu. Memurluk ya da bordro mahkumluğu onun karakterine uygun değildi tabii; gözünü kırpmadan iş hayatına atıldı. Yulya'nın gelin gittiği ailenin, yani "beybaba" tarafının ilk sermaye birikimini, Batı'ya pencerelerin açılmaya başladığı o kaos yıllarında korsan video kasetlerinden yaptığını öğrenmeniz için, bugün bile Dniepropetrovsk'ta sokak dedikodularına birkaç saat kulak kabartmanız yeterli. Esnaf meşgalesiyle ihtirasının kırıntısını bile tatmin etmesi mümkün olmayan Yulya, 1990'ların başında sınıf değiştirmenin ilk hamlesini yaptı: O dönemdeki dostlarından Viktor Pintçuk ile doğalgaz dağıtım ve satış şirketi kurdu. Pintçuk da mı kim? Bir süre sonra Devlet Başkanı Leonid Kuçma'nın damadı olacak bir "girişimci." Bunu ikinci hamle izledi: Dönemin Dniepropetrovsk valisi Pavel Lazarenko'nun güvenini kazandı ve onun "koruyucu" kanatları altına girmeyi başardı.
1994'te Dniepropetrovsk'un "holopiets"i, yani "çocuğu" Leonid Kuçma, Ukrayna devlet başkanlığına seçilmesin mi.. Şansa bakın. Tabii onun "klan"ı tüm kilitleri açan maymuncuğa sahip güç odağı haline geliverdi. Eh, onlar da hiç vakit yitirmediler, Ukrayna ekonomisinin tüm alanlarına el attılar. Takımın kaptanı başbakanlığa atanan Pavel Lazarenko'ydu, onun sağ kolu da Yulya Timeşenko. Muhteşem ikili! Yine Dniepropetrovsk sokaklarındaki dedikoduların yalancısıyız; Lazarenko'nun o yıllarda Yulya'nın güzelliğine "tutku" ölçüsünde vurulduğu anlatılıyor. Günahlarını almamak için bu varsayıma karşı çıkanların itirazını da aktaralım: "Onların arasında aşk değil mantık ilişkisi vardı." O mantığın ırmakları da en kısa yoldan, en kısa sürede ve -Makyavel mezarında biraz daha dönsün- her yolu, her aracı, her silahı mübah sayarak köşeyi dönme yarışından besleniyordu. Burada sözü üç yıl önce Yulya ile hayli uzun bir röportaj yapan Rus gazeteci Mikhail Rostovski'ye bırakalım: "Konu Lazarenko ile ilişkileri dönemine gelince, Yulya Timeşenko bana 'Ruhun cinsiyeti yok. Yine de o çok sert iş ortamında karakterimin kadınlık yönlerini yitirmediğimi sanıyorum. Benim için mini etekli maço benzetmesini yapmak, biraz insafsızlık gibi geliyor' diye yakındı. Ancak onu yakından tanıyanlar, tam bir erkek gibi düşünüp, erkek acımasızlığıyla davrandığı görüşünde birleşiyorlar. Uzatmayalım; Lazarenko onu Ukrayna ekonomisinin "Tek taş pırlanta"sı olan doğalgaz sektörünün sorumlusu yaptı. (Yine çekemeyenlerin ifadesine göre, "Kediye peynir tulumu emanet etti." Billahi, onların yalancısıyız!) Ülkenin doğalgaz piyasası bir kamu şirketi olan "Ukrayna Birleşik Enerji Sistemleri" tarafından yönlendiriliyordu. Yulya'nın internet sitesinde o günler şöyle anlatılıyor: "Timoşenko ne Devlet Başkanı Kuçma'nın ne de hükümetin çözüm bulamadığı sorunu kökünden kesip attı: Ukrayna'nın doğalgaz alımlarından Rusya'ya birikmiş milyarlarca dolarlık borcunu sildirdi." Moskova'nın ve Kiev'deki Moskova yanlılarının senaryosu ise biraz farklı: "1990'lı yıllarda Ukrayna'ya doğalgaz satışı komediye dönmüştü. Moskova'dakiler Ukraynalılar'ı Gazprom'un ülkeyi kateden boru hattından doğalgaz çalmakla suçluyorlardı. Kiev'dekiler de altta kalmıyor, onlara 'Asıl hırsız sizsiniz' diye cevap yetiştiriyordu. Gerçekte Ukraynalı ve Rus siyasetçiler arasında anlaşmazlık yoktu. İki ülkede de musluğun başında olanlar kağıda dökülmemiş bir anlaşma yapmışlardı: Boru hattından çalınan milyonlarca metreküp doğalgazın getirisi kırışılacaktı. Yulya'nın işin başına getirilmesiyle tek değişiklik, kazançtan ona da aslan paylarından birinin ayrılması oldu..." Dedik ya; Ulya'mız feleğin kaç çemberinden geçti. Bu işin başına dert açacağını anlayınca, dolan küplerini -milyonlarca dolarla ifade ediliyor- istifleyip, yıldızı hızla kaymakta olan Lazarenko'dan uzaklaştı. O kadar burnu büyümüştü ki Lazarenko'nun, kendisini o göreve getiren Kuçma'yı bir kenara itip, çalıntı doğalgazın yarattığı müthiş kaynakla kendi "çete"sini kurmaya kalkışmıştı. 1997 Temmuz'unda Lazarenko görevden alındı. O da misilleme olarak bir muhalefet partisi kurmaya, onun için de Batı'dan destek aramaya kalktı. Düşmanları (Bilin bakalım kimler) boş durmadı, dosyalarını Batı'nın gizli servislerine iletiverdi. Sonuç: Lazarenko, İsviçre'de tutuklandı sonra ABD'ye nakledildi ve kara para aklamak, yolsuzluk, hırsızlık, çalıntı malı gizlemek başta olmak üzere 29 suçtan kodese konuldu. Hala demir parmaklıklar ardında. Çok uzun süre kalacağı da kesin... Yulya bu gelişmelerden paniğe kapıldığı günlerde (o da görevden uzaklaştırılmış, hatta cezaevine gönderilmişti. Çok az kaldı orada. Ancak eşi ve kayınpederi o kadar şanslı değillerdi, yıllarca yattılar) Kuçma'dan "Baş başa kafa çekelim" daveti aldı. O buluşmada varılan uzlaşmanın sonuçlarını öğrenmek uzun süre beklemek gerekmedi: Yulya, Lazarenko'nun parlamentodaki grubunun birçok üyesini istifa ettirip Kuçma saflarına geçirdi. İktidar da teşekkür olarak dosyasını kapattı, hatta yeni kurulan hükümette başbakan yardımcılığına getirilmesini sağladı. Bilin bakalım kimdi o hükümetin başkanı? Viktor Yuşçenko. Evet, evet, günümüzdeki "Portakal Devrimi"nin lideri!
Kuçma 1999 sonunda başkanlık seçimlerini de -rahatça- kazanınca zaten pek ısınamadığı Yuşçenko'yu uzaklaştırıverdi. Yuşçenko da kurtuluşu büyü yapılmışçasına bağlandığı Yulya'nın kanatları altına sığınmakta buldu. Gerisi hatırlatılmayacak kadar taze anılar. Varınıyoğunu Yuşçenko'ya seferber eden, daha doğrusu onların imtiyazlarını ellerinden alan Kuçma'nın arkasındaki gerçek irade sahibi olduğuna inandığı Rusya'ya duyduğu kinle gözü kararan Yulya önce kendi partisini kurdu, sonra parlamentodaki kendisininki gibi küçük birçok partiyi bir araya getirip adını taşıyan koalisyon oluşturdu: "Timeşenko Cephesi!" Bu cüretinde Gürcistan'da imkansızı başaran Mikhail Saakaşvili'nin ve de Amerikalı "Demokrasi havarisi" dolar milyarderi George Soros'un "Korkma arkanızdayız" yüreklendirmelerinin de epeyce payı olduğu söylenir. Günahları veballeri boyunlarına.
Gerisini biliyorsunuz. Geçen sonbaharda başkanlık seçimlerinin az hileli ilk turu, çok hileli ikinci turu, en az o kadar hileli ama bağımsız gözlemcilerce "birkaç usulsüzlük dışında ulusal iradeyi saptıracak girişim saptanmadı" diye rapor edilen üçüncü turu... Yuşçenko yemin edip görevi devraldığının hemen ertesi günü "Kötü ruhları kovmak için" Moskova'ya giderken, aralarındaki iktidar paylaşımı anlaşması uyarınca -sözünü tutmaması için deli olması gerekirdi- Yulya'yı başbakanlığa atadı. Rusya lideri Vladimir Putin pek renk vermedi ama Moskova'daki gözlemcilere göre, "Bunun hesabını sorarım" anlamında dişlerini gıcırdattı, Ukrayna'nın yeni liderini Kremlin'de karşılarken. Şuraya yazın: Yulya bir ya da iki yıla kalmaz, Yuşçenko'yu da -siyaseten- gömmenin hesaplarına başlar. Zaten bunun ilk belirtileri görülüyor bile. Kişisel internet sitesindeki ankette yandaşlarına (yoksa hayranları mı desek) soruyor: "Yulya Timoşenko'yu hangi görevde görmek istersiniz?" Cevap olarak 4 seçenek sayılıyor: Devlet başkanlığı, başbakanlık, parlamento başkanlığı, diğer. Şimdilik en çok oy ikinci seçenekte. Onu ilk seçenek izliyor. Sahi, neydi o ilk seçenek?
"Siyasal kariyeri boyunca Yulya Timoşenko bir şeye hep dikkat etti: Asla kendisinin ve yakınlarının hayatlarını tehlikeye atmadı. Onun için hep başkaları bedel ödedi."
(Viktor Yuşçenko'nun danışmanlarından birinin görüşü)
"Pani" (Lehçe "bayan" demek) Timoşenko'yu dinlerken insan ister istemez, Hitler'in Propaganda Bakanı Goebbels'in sözlerini anımsıyor: Bir yalan ne kadar büyük olursa, inanan da o kadar çok olur.
(Rus basınındaki yorumlardan)
"Başkan Yuşçenko'nun Ukrayna'da Avrupa modeli demokrasiyi inşa etmesi ve temiz toplum reformları için irice adımlar atması için önünde sadece bir yıl var. Yulya Timoşenko hiç değilse bu bir yılda ona ayakbağı olmamalı."
(Kiev'deki bir siyaset analizcisi)