Aziz Nesin ve Pınar Kür ile 750. kuruluş şenlikleri çerçevesinde, günümüz Türk edebiyatı üzerine konuşmak üzere, o yılların Doğu ve Batı olarak ayrılan Batı Berlin'ine çağrılmıştım. Sevdiğim yazarlar skalasının ilk sıralarında yer alan ve uzun yıllardır Berlin'de yaşayan Aras Ören ile aramıza rahmetli Yaman Okay'ı da alarak kuzeyin o uzun gecelerini bira ve "Calvados"larla aydınlatırken gündüzleri, kitabevleri vitrinlerini ziyaret ediyorduk. Şimdi adını hatırlayamayacağım, Berlin'in büyük alışveriş merkezlerinin bulunduğu bir caddede, bir büyük kitabevinin vitrini önünde durduk; vitrin boydan boya, bütünüyle kırmızı kurdelalarla bezenmiş Gabriel Garcia Marquez'in kitapları ile donatılmıştı. "İşte" demişti Aras Ören, "kitabın dünyanın herhangi bir ülkesinin herhangi bir kentinde vitrinleri böyle süslüyorsa dünya yazarı olmak bu." Avrupa'nın birçok kentini gezdim gördüm, her kentte de kitabevleri uğrağım oldu, Nazım Hikmet dışında bir Türk yazar ya da şairinin kitabını görürüm diye... Aziz Nesin'in deyişiyle Cebelitarık'tan Bering boğazına uzanan bir coğrafyada yalnızca Türkçe konuşarak bir geziye çıkmak mümkün iken, ne yazık ki, bir Türk şair ve yazarının Marquez misali bir mutluluğu yaşamasına tanık olamadım. Almanya'nın önde gelen vakıflarından Robert Bosch'un TürkAlman kültür ilişkilerine önemli bir açılım sağlayacak "Türkiye Kitaplığı" projesi, işte bende bu heyecanlı duyguları tetikledi. "Türkiye Kitaplığı" projesi ile Türk edebiyatının 1900'lerin başından günümüze uzanan döneminden seçilmiş yirmi ciltlik bir yapıt dizisi, Almanca'ya çevrilerek Unionsverlag Yayınevi tarafından 2005 yılı sonbaharından itibaren Alman okurların beğenisine sunulacak ve ilk kez Almanca'ya çevrilecek roman, özyaşamöyküsü, geleneksel öykü, modern kısa öykü, şiir, edebiyat ve kültür tarihi ile ilgili denemelerden oluşan toplam yirmi yapıt yer alacak. Proje, 28 eylül çarşamba günü İstanbul'daki Almanya Başkonsolosluğu'nda, Robert Bosch Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Dieter Berg ile projenin editörleri Prof.Dr.Jens Peter Laut ve Prof.Dr.Erika Glassen ile Unionsverlag yayınevi sahibi Lucien Leitess'in katıldığı bir toplantıda tanıtıldı. Türkçe ile yaratılan edebiyat ürünlerinin dünya kültürünün önemli bir parçası olduğunu düşünüyorum, yeter ki bu yapıtlar yetkin çeviriler ile dünya dillerine aktarılsın. "Türkiye Kitaplığı" projesi, Türk edebiyatın dışarıya açılması açısından önemli...
BU KARİKATÜRÜ BULUN
İstanbul şu sıralar, bir yandan İstanbul Modern'de Türk resim tarihine taze bir bakış yönelten "Gözlem, Yorum, Çeşitlilik" ile yurt dışından 13, Türkiye'den 3 sanatçının yapıtlarını bir araya getiren "Çekim Merkezi" ve "Yaya" sergileri, bir yandan dokuzuncusu yapılan Uluslararası İstanbul Bienali, bir yandan da "Türkiye Kitaplığı" gibi projeler, caz ve blues festivalleri, çocuk filmleri şenliği ile bir kültür-sanat arenasını andırıyor. Bütün bu güzellikler içinde, ne yazık ki, üstelik Beyoğlu'nda Tünel meydanını 1993 yılından beri süsleyen Ayşe Erkmen'in "Karşılıklı Yardımlaşma" heykeli bir yangına kurban veriliyor. Bu ülke sanatçıları, içine tükürülen, kolu bacağı kırılan heykelleri gördü ama, böylesine pes... Beyoğlu gibi her yanı kültür-sanat ile donatılmış bir alanmekanda bir heykelin yakılıp ortadan kaldırılmasını kim, nasıl açıklayabilir? 29 eylül çarşamba günü Cumhuriyet gazetesinde Behiç Ak'ın heykelin yanışını anlatan, oldukça anlamlı ve güzel bir karikatürü vardı; yanarak yıkılan heykelin altında duran bir adam, çevreden geçenlere "sus" işareti yapıyordu. Bu karikatürü bulun ve duvarınıza asın, sanata saldırının, kültüre duyarsızlığın bir ifadesi olarak...
MÜZİĞİN RENGİ, MERSİN'DEYDİ
Tarih ve kültürün beşiği Mersin, 23 eylülden 2 ekime kadar, 4. Uluslararası Müzik Festivali kapsamında İspanyol müziğinin ve dansının ağırlıklı olduğu bir temayla dünyanın nitelikli sanatçılarını sanatseverlerle buluşturdu; emeği geçenlere teşekkürler...