Çocukluğumu seviyorum. Kedileri de... Çünkü kedilerle geçti çocukluğum, hemen her gün futbol oynamama ve bütün maçlarda kaleci durmama rağmen, "kedi" gibi bir kaleci olamadım ama yine de kedileri sevdim. Çünkü kedileri olan bir evde büyüdüm. Çocukluğum İzmir'de Halilrifatpaşa son durakta, dayı, teyze, anneanne iç içe, dört hane bir "aile" evinde geçti. Dayımın bir kedisi vardı: Duman. Bizim bir kedimiz vardı: Sarı. İşte, bu "Sarı" yaşamımda ilk ve son kedi oldu. Dayım, evlenince "Duman"la birlikte "aile" evinden ayrıldı. Yıllardır ne dayımı görebiliyorum, ne "Duman"ın akıbetini sormaya cesaretim var. Ama "Sarı" ile yaşadığımız bir olay, benim "kedi"siz hayatımın hazin bir macerasıdır. Sarı, oldukça yaşlanmıştı; annem, sanıyorum ölümünü görmekten çekindiği için onu evden uzaklaştırmanın çarelerini aramaya başladı. Annem, güzel annem, ders kitapları arasında Teksas, Tommiks, Pekos Bill, Mayk Hammer okumama hoşgörüyle yaklaşan güzel annem; bir gün "Sarı"yı bir sepete koyup bizden habersiz götürüp Konak meydanına bırakır. 60'lı yıllar, Konak meydanı İzmir'in başkenti; garip "Sarı"cık, koca başkentte bir başına ne yapacak? Annem, Sarı'yı Konak meydanına bırakır ve eve döner. Evde bir kıyamet: "Sarı nerede?" Duvarda su borusu üzerine asılı radyoyu açmak için izin aldığımız hane halkından bir isyan: "Sarı nerede?" Ve bir akşamüstü "Sarı" bütün haşmetiyle o sokakta görünmesin mi? Fırladım peşinden, ardından kardeşlerim; sokağın çocukları ve o güzel annem; ama "Sarı" hiçbirimizin yüzüne bakmıyor. Bütün yalvarmalara, okşamaya çalışmamıza hiç yüz düşürmedi. Hemen her akşam, hava kararmaya yüz tuttuğunda "Sarı" sokakta beliriyor ve arka sokakta izini kaybediyor; kaç gün geçti bilmiyorum; bir haftadan kısa bir süre arka sokakta ölüsünü bulduk "Sarı"'nın. Öldüğü yere mezarını yaptık, kendi gibi "Sarı" çiçeklerle süsledik. Belki bir on yıldan fazla evin bir ferdi; hazin bir şekilde evden "atılmasını" hazmedememişti; "Sarı"nın ölümünden iki yıl sonra da o güzel annem ömür nefesini tüketti. O tarihten beri kedim yok, bundan sonra olmayacak de belki... Ama kedi sevgim ve sevincim hala içimde... Farklı zaman, coğrafya ve kültürlerde sanatın ilham kaynağı ve konusu olarak "kedi"yi irdeleyip işleyen "P Dünya Sanatı Dergisi"nin 37. sayısını okuyunca geçmiş güzlerden "Sarı"nın anısı süzüldü hatıratımdan...
GÖZTEPE PARKI'NA CAMİ
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden kimileri, şimdi de Kadıköy Göztepe Parkı'na cami yapmak sevdasında; Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk'ün de belirttiği gibi, mesela Yenisahra gibi ihtiyacı olan bir başka yere cami yapmak varken... Müslümanlıkta "yeşil" renk kutsal olduğu için, kimileri "yeşil" kubbeli cami yapmayı Göztepe Parkı gibi yeşil alanları korumak sanıyorlar. Şu güzelim güz günlerinde, güzelim müzik festivallerinden, sergilerden, bienalden, önümüzdeki günlerde açılacak kitap fuarından söz etmek varken, böyle tatsız-tutsuz konuların gündeme gelmesi ne acı? Kimi çirkinlikleri görmek için evden çıkmak istemiyordum, bu gidişle kendimi evin bir odasına kilitleyeceğim galiba... Neyse ki sanatın güzelliği var; özgürlüğümün güzelliğine soluk aldıran...