Kendi ifadesiyle sıkıntılı, sıkışmış ve hüzünlü bir çocukluk yaşamıştır Deniz Seki.
Mutlu olmamıştır hiç.
Bütün hayali nefes almak, özgür olmaktır.
Bunun için de tek bir yol vardır; evden kurtulmak. Yatılı okuyacağı Çamlıca Kız Lisesi'ni kurtuluşu olarak görür.
Babasından, onun yarattığı baskıdan kaçmaktadır aslında. Otoriter baba figürüne karşı isyandır bütün bu kaçışlar. Anne ve babanın arasındaki kültür farkı evde sürekli tartışmalara neden olmakta, Deniz de buradan uzak durmaya çalışmaktadır. Belki de sırf bu nedenle; okul bittiğinde, bir daha o kaosa dönmemek için evlenmeyi tercih eder. Henüz 19 yaşındadır.
Ama evliliğin özgürlük olmadığını çok kısa sürede anlar. Nitekim iki yıl sonra boşanır.
Artık yeni bir yol vardır önünde. Önce TRT'nin sunuculuk sınavlarına katılır.
Kazanır. Sonra 1993 yılında Melih Kibar'la tanışır. Şarkıcılık kariyeri ile ilgili ilk adımlar atılmaya başlamıştır. Bir süre reklam filmleri seslendirir. Sonra Kenan Doğulu, Emel Müftüoğlu, Ege, Ferda Anıl Yarkın, Zuhal Olcay gibi isimlerin arkasında vokal yapar.
HER ŞEY SAHİCİ...
1995 yılında artık kendi kanatlarıyla uçmaya karar verir ve Pop Show 95'te kendi yazdığı şarkıyla birinci olur. Sezen Aksu imzalı Ahmet şarkısıyla tanınmaya başladığında, kendi şarkılarını da yapmaya başlar.
Artık bütün duygular kaleminden kâğıda dökülmekte, oradan dinleyiciye ulaşmaktadır. Bunun keyfine varan Deniz Seki, dinleyicisiyle arasına hiçbir barikat koymaz. Bütün şarkılar onun yaşamından çıkmaktadır ve daha sonra albümüne de ad olduğu üzere "her şey Sahici'dir." Müzik yolculuğunda bir müziyen gönül yoldaşı seçer kendine. Ünlü müzisyen Murat Yeter ile birlikte onlarca şarkıya imza atarlar. O günlerde dünyaları sadedir.
Gözlerden uzaktır Deniz. Ve belki de en çok o zamanlar mutludur...
Ama şarkılar 'güzel ve seksi kadın' imajının altında ezilmektedir. Bu da bir çelişkidir. Üç-beş yıl önce kendisinin geçtiği yollardan geçecek olan genç popstar adaylarının yarıştığı Popstar Yarışması'nda en çok bu haliyle konuşulur; Seksi kadın... Bacaklarını açıkta bırakan giysiler Deniz Seki'nin önünde koşmaktadır...
Ama ondan önce 2003 yılına gidelim...
Deniz Seki, Okan Bayülgen'le tanışmıştır.
Fırtınalı bir aşktır bu. Çünkü Bayülgen'in hayatında o günlerde durdurmayı beceremediği bir başka aşk vardır: Cansu Dere... Bu gel-gitler arasında yaşayan erkeğin hayatında hep suskun kadını oynar Deniz. Defalarca ayrılıp barışırlar. Ama en yitik olduğu anlarda bile sesini yükseltmez. İlişkideki birinci kadın mıdır yoksa ikinci kadın mıdır, hiç bilemez.
Sonradan görürüz ki bu ayrılığın ardından yaptığı Aşk Denizi albümündeki şarkılara akıtmıştır bütün duygularını... ("Seni öpmeye koklamaya doyamadım, / Biri geldi aldı elimden soramadım, / Buna karşı gelinmez biliyorum, / Göz göre göre buna boyun eğiyorum.") Duyguların onu olgunlaştırdığına inanmaktadır.
Yorumculuğu da olgunlaşmaktadır.
Çünkü şarkıları artık daha geniş kitlelere ulaşmaya başlamıştır. Beraberliği döneminde Okan Bayülgen'i hiç anlatmayan Deniz, bu albümle birlikte konuşur. Çünkü kendi ifadesiyle korkularından kurtulmuştur. Yeniden özgürdür. Ve o ilişkiyi şöyle anlatır: "Hayatımda çok özel ve değişik bir sayfaydı. İçinde tutku da vardı, üzüntü de vardı, aşk da vardı, bize yakışmayacak durumlar da vardı. Özeldi." Peki ne kalmıştır geriye bu aşktan şarkılardan başka? (Ki, 'yazdığım şarkılarda Okan var' açıklamasını kendi yapmıştır.) Onu da şöyle anlatır; Tecrübeler kaldı. Ve hüzün dolu bir tebessüm kaldı.
Bu albümde son şarkı Büyüyemedim adını taşımaktadır ve orada Deniz kendiyle hesaplaşmaktadır. Şöyle ki; "Beni anlamak ne zormuş, / "Aşk beni epey yormuş, / Kendime yine gülümsedim, / Çocuk olmayı çok özledim, / Üşüdü içim söyleyemedim, / Kabahat seninmiş gibi, / Karıldım anılara, / Ve hala büyüyemedim, / Ben bunları inan, / Çok düşündüm ama saklayamadım, / Sana ait olan, / Aşkıma saygımdan, / Onun için hâlâ, / Kendime hep soruyorum, / Bu kaçıncı ayrılık, / Boşa geçen zamanım..." Evet, tecrübeler kalmıştır bu aşktan geriye ama Deniz bir sonraki beraberlikte her şeyi unutacak, yine aşkın peşinde uçacaktır.
POPSTAR GÜNLERİ
Ve yıl 2005...Deniz Seki, Popstar jürisindedir... İddialı giysileri, yarışmacılarla girdiği polemiklerle sürekli gündemdedir... Reyting makinaları hem program adına hem de Deniz adına çalışır ve bu da meyvelerini vermeye başlar.
Deniz'in başını kaşıyacak zamanı yoktur artık.
Ekstradan ekstraya koşmaktadır. Bir günü bile boş değildir. Bu hem popülarite demektir hem de büyük bir kazanç.
Televizyon hayatını değiştirmiştir. Ve ilginçtir, bundan sonra neredeyse bütün hayatını kameralar karşısında yaşayacaktır.
Ama bedeller ödeyerek...
Popstar yarışmasında hem görselliği hem de polemikleriyle ekranı dolduran Deniz'e bir sonraki yıl bir başka yarışmadan jüri üyeliği teklifi gelir. Buradan da Ercan Saatçi ile yaşadığı polemikle hafızalarda kalır. Saatçi ile girdiği reyting polemiğinde Saatçi'nin söylediği "Reytingi düşünmüyorsan neden bacaklarını açıyorsun?" sözü magazin tarihindeki yerini alır... Ve Deniz bir kez daha yarışmayı terk eder...
HÜSNÜ ŞENLENDİRİCİ'YLE FİLM GİBİ AŞK
Şöhretinin yükselişe geçtiği bu dönemlerde hep kendini ifade etmeye çalışır.
Ve kendini anlayan bir ruhla da bir başka televizyon programında buluşur. O kişi, müzisyen Hüsnü Şenlendirici'dir... Hüsnü Şenlendirici'den sonrası hepimizin kare kare izlediği bir film gibi. Orada da bir aşk, orada da bir yalnızlık, orada da bir başka kadının varlığı...
Oysa yıllar önce, Okan Bayülgen ile ilişkisi sona erdikten sonra "Bu ilişkiden geriye ne kaldı?" sorusuna "Tecrübeler" kaldı diyen Deniz, aynı suyun içine ikinci kez girecek, ama sık sık nefesi kesilecek, diplere doğru çekildiğini hissedecektir. Çünkü sevilen erkek konusunda yine bir 'paylaşım' sorunu yaşanmaktadır. Kendini hiç tarzı olmadığını söylediği mahalle kavgalarının içinde bulur.
Ama bu da bir seçim değil midir! Ve ama oradan da çok güzel şarkılar çıkar.
Sanki; müziğiyle var olmak için böyle ağır bedeller ödemesi gerekiyormuş, sanki başka türlü olamıyormuş gibi...
Bir ilişkinin bütün iniş-çıkışları; bütün duygular Sahici albümüne akıp gitmiştir...
Bir aşktan bir albüm daha çıkmıştır.
Ve orada kendi için kendini temize çeker. Kendiyle konuşur ve şunları söyler:
Bugüne kadar yaşadığım hiçbir şeyden hiçbir zaman pişman olmadım. Biliyorum zirve benim için saçma sapan bir oyun.
Ben de bu oyunda bir aptal gibi seyirci oldum. Kendimi uzaktan izleyip üzüldüm durdum. Bazen azaldım sustum, bazen çoğaldım küstüm. Ne yani tanrıdan bana son hediye mi sahici ruhuma akıttığı şerbeti? Benim bir yanım hep hüzün, yine hüzün, yine hüzün. Lâkin gurur benim göbek adım, soyadım sadece sıfatım. Belki bilmezsin. Eski bir şarkı gibi ben kaç mevsim yağdım, kaç mevsim estim. Bazen buz oldum, güneşe bile küstüm. Velhasıl hiçbir zaman yetmedi, hiçbir zaman yeter demedim! Çok üşüdüm bazen yürüdüm çöl oldum, bazen koskoca ormanda kayboldum. Yolumu bulmam imkansızsa.
Her tarifi bir son, her adres bir çıkmaz sokak. Fakat ben size hiç adres sormadım ki,. Dedim ya gurur benim göbek adım. Bu benim seçimim bu kader senin. Hayat bu işte. Bu yaşımda öğrendim ki, asıl karar maalesef adaletsiz seçimin. Acı tatlı anılarla dolu kalbime, bir tek şunu yerleştiremedim. Neyi mi? Bana layık gördüğünüz bu rolü. Teşekkür ederim. Senaryoyu saygımdan okusam da, ben bu rolü oynamayı hiç kabul etmedim.