Dünyanın dört bir yanında bizim Türk rakımız gibi sayısız ulusal, yöresel içki var. Bunlar küçük bir çevrede ya da bir ülkenin sınırları içinde tüketiliyor. Ama o içkilerin meraklıları da, üretip satanları da, onların günün birinde votka, viski gibi bütün dünyada aranan türler arasına girmesini hayal ediyorlar. Hiç şüpheniz olmasın, belli başlı uluslararası içki firmaların temsilcileri de sürekli mahalli pazarları tarayıp, kıyıda köşede kalmış içkilerin yıldızını parlatmak için nabız yokluyorlar. Ancak bu iş hiç de kolay değil ve o şansa kavuşan içkilerin sayısı çok az. İşte Meksika'nın ulusal agave rakısı, tekila, sert ve sıradan bir içkiyken, bugün bütün dünyanın tanıdığı bir içki. Tekiladan yapılan çeşitli kokteyllerin arasında özellikle "frozen margarita," hızla moda olan içki karışımı. Ve mutlu bir haber; agave bitkisine 1997 yılında dadanan bir hastalık yüzünden ortalıktan kaybolan bu güzel içki, değişik kalitelerde 10 farklı marka ile Türkiye pazarına yeniden girdi. Tekila, genellikle kaktüs rakısı olarak bilinir. Oysa tekilanın hammaddesi, Türkçe'de sabır yada sabırlık olarak adlandırılan, nergisgiller familyasından agave bitkisi. Daha doğrusu, bu bitkinin yapraklar kesildiğinde dev bir ananası andıran kök yumrusu. Tekilayı yapmayı 16. yüzyılda Meksika'yı yöneten İspanyolların bulduğu biliniyor. Ancak pek de aranan bir içki olmadığından, üretimi yüzyıllar boyu hep kısıtlı kaldı. Tekilanın yıldızını ilk parlatan olay, 1821 yılında Meksika'nın bağımsızlığını kazanması oldu. Meksika halkı, İspanyol aristokratların tercihi Fransız şampanyası yerine ihtilalcilerin sert içkisi tekilayı ulusal gururun simgesi olarak benimsedi. 1930'lu ve 40'lı yıllarda Meksika filmleri tekilanın gelişmesine katkıda bulunurken, özellikle İkinci Dünya Savaşı sırasında Avrupa'dan içki getirilmesi büyük sorunlar yarattığı için, tekilaya rağbet, Kuzey Amerika'da hızla arttı. 1968 olimpiyatlarının Meksika'da düzenlenmesi, 1986 dünya futbol şampiyonasının Meksika'da yapılması, onu Avrupa ve Güney Amerika'ya, nihayet dünyaya tanıttı, tekila, global içki oldu.
İHMAL KURBANI
Ancak bu sırada tekila şöhretinin kurbanı olmaya başladı. Agave için ödenen bedel öylesine düşük tutuldu ki, çiftçiler agave yerine mısır, fasulye gibi, kısa sürede geri dönüş alabilecekleri ve daha kazançlı ürünleri tercih etmeye başladılar. Öte yandan, agave bitkisinin yetiştirilmesi sırasında verimi artırmak için uygulanan sürekli gübreleme ve ilaçlama, bitkinin hastalıklara olan doğal direncini zayıflattı. Bu ortamda Meksikalıların "kangren" diye adlandırdıkları bir hastalık 1997 yılında agave bahçelerine dadandı. Mantarın bulaştığı agave kökleri kısa sürede kullanılamaz hale geliyordu. 1997 ile 2000 yılları arasında agavenin üretimi yarı yarıya düşerken fiyatları da katlandı. İşte Türk içkiseverler tekilaya bu dönemde veda etmek zorunda kaldılar. Tarım uzmanları hemen kolları sıvayıp mantar hastalıklarına karşı dirençli yeni agave fideleri geliştirdiler. Ürün fiyatlarının katlanarak artışı agave üreticilerine de tekrar cazip gelmeye, yeni bahçeler oluşturulmaya başlandı. Ama bu fidelerin köklerinin tekila üretimi için yeterli olgunluğa ulaşmaları için zamana ihtiyaç var. Dolayısıyla üretimin artması için bugünlere dek beklenmesi gerekti. Agave rakısının "tekila" olarak adlandırılmasının belli kuralları var. Bunların başında Meksika'nın Jalisco bölgesinde yetişen agave bitkisinin "agave azul" türünden damıtılmış olması geliyor. Etiketlerdeki tanımlar, iç pazar için üretilenlerde İspanyolca, ihraç edilenlerde ise İngilizce. Etikette "silver" yada "blanco" ibaresi, şişedeki içkinin renksiz tekila olduğunu anlatıyor. Başka deyişle, damıtıldıktan hemen sonra şişelenmiş anlamına geliyor. "Gold" ya da "joven" veya "oro" sözcükleri, şişedeki içkinin "silver" tekilada olduğu gibi genç, yeni damıtılmış olduğunu, ancak renklendirildiğini ifade ediyor. Bu renklendirme şeker şurubu, meşe ağacı katkıları, gliserin ya da karamel ile gerçekleşiyor ve hafifçe kahverengi bir ton sağlanıyor. Etiketteki "aged" ya da "reposado" sözcükleri ise, en az iki ay meşe fıçılarda bekletilmiş tekilanın etiketinde yer alıyor. "Extra aged" ya da "anejo" sözcükleri de, tekilanın en az bir yıl meşe fıçılarda dinlendirildiğini ifade ediyor. Fıçıda bekletilmenin tekilanın kalitesini yükselttiğini, içimini daha yumuşak hale getirdiğini ve agave tadına daha değişik aromalar ilave ettiğini söylemeye gerek yok. Tekila ayrıca iki kalite düzeyinde pazarlanıyor. Bunlardan birincisi "mixto" yani karışık. Bu tekilada, alkole dönüşen şekerin en az yüzde 51'i agave şırasından elde edilmek zorunda. Geri kalan yüzde 49 dışarıdan eklenebiliyor. İkinci ve en yüksek kalite ise "100% Agave azul" yani tamamı mavi agaveden damıtılmış anlamına.
FİYATI YÜKSEK
En iyi kalite tekilanın sek içilmesi öneriliyor. "Reposado" genellikle bir şeri kadehinde, "anejo" ise geniş gövdeli konyak kadehinde servis ediliyor. "Mixto" tekilalar kokteyl yapımı için daha uygun. Yine de, son zamanlarda fıçıda yıllandırılarak daha kaliteli hale getirilmiş "mixto"lar da var. Kuşkusuz tekila seçiminde en önemli rolü oynayan, damak tadı. Kimileri genç "blanco" tekilaların daha güçlü agave aromasını tercih ederken, kimileri "reposado"yu bibersi sertliğinden dolayı beğeniyor. Kimileri de anejo'nun zarif fıçı aromalarını arıyor. Bu yaz tekila, votkanın egemenliğine meydan okumaya hazırlanıyor. Ancak tek dezavantajı, üretimindeki sorunlar nedeniyle ülkeye giriş fiyatlarının oldukça yüksek olması. Buna giderek artan ÖTV oranları da eklendiğinde, sıradan bir tekila bile malt viski fiyatına satılıyor.