Sinemadaki yenilikleri izleyen şarapseverlerin şimdiye dek mutlaka görmüş olduklarını tahmin ettiğim Sideways filminin başarısı ve içki sektörünün üzerinde yarattığı etkiler bütün dünyadaki şarap üreticilerini, yazarlarını yakından ilgilendiriyor. İngiltere'de yayınlanan en önemli şarap dergilerinden Decanter'in son sayısında yayın yönetmeni Sarah Kemp, filmin Amerika'da gösterime girmesinden altı hafta sonra, ülke çapında Pinot Noir üzümünden yapılmış şarapların satışında yüzde 22'lik bir artış olduğunu, buna karşılık Merlot üzümünden yapılanların satışında önemli bir azalma izlendiğini yazıyor. Filmi görmeyenler için çok kısa özetleyeyim; kendisi de tutkulu bir şarapsever olan yönetmen Alexander Payne'in imzasını taşıyan bu filminin kahramanı Miles, Pinot Noir üzümünden yapılanlara övgüler yağdırırken, Merlot şaraplarını epey aşağılamaktaydı. Aradan geçen süre içinde şarap dünyası artık bir Sideways etkisini konuşuyor. Öyle ki, Amerika'da yakın zamana dek şarapla ilgili herhangi bir yayın yapmayan TV ve radyo istasyonları bile mikrofon önüne konuya aşina kişileri çıkarıyor, kamuoyu onların ağzından, örneğin Merlot üzümünün yıldızının sönmek üzere olduğunu hayretle öğreniyor. Oysa film henüz ortalıkta yokken Cabernet Sauvignon ve Merlot, kırmızı şaraplık üzümler içinde rakipsiz olarak gösterilmekteydi. İlk kez bir film, şarap piyasasını ciddi biçimde etkilemiş durumda. Oysa bu pazarın yıllardır tartışmasız bir diktatörü var. Birbirleriyle amansız bir rekabet içindeki şarap firmaları, arenada aslanların önüne atılmış gladyatörler gibi, onun kendileri hakkında vereceği hükmü beklerler. O, "tamam" derse ürünleri satış rekorları kırar, yok eğer, notunu düşürürse, satış şansı azalır. Bu şarap otoritesi, Amerikalı tadımcı, eleştirmen, yazar, Robert Parker... Parker'ın 1978 yılında yayına soktuğu Wine Advocate bülteninin halen 40 ülkeden 45 binin üzerinde abonesi var. Bu bültende her yıl 6 bin civarında üst düzey şaraba puan veriliyor. Parker'in listesinde üstün şaraplar kategorisine girebilmek, gastronomi ortamında üç Michelin yıldızına kavuşmaktan neredeyse daha önemli, üreticisi açısından ise çok daha karlı. Parker 1967'de çiçeği burnunda bir delikanlıyken, o sıralarda Strazburg üniversitesinde okuyan kız arkadaşını ziyaret etmek için Fransa'ya gidip, burada şarabı ve onun zengin dünyasını keşfetmişti. Daha 1968 yılında bir tadım kulübü kurdu, bir yandan da dar bir çevreye tadım notlarını bülten halinde göndermeye başladı. Parker'ın yıldızını parlatan, 1983 yılı ilkbaharında, 1982 Bordo şarapları hakkında yaptığı cesurca bir değerlendirme oldu. Parker bu bölge şaraplarının, son 50 yılın rekolteleri içinde en yoğun, en zengin aromalı şaraplar olduğunu tüm eleştirmenlerden önce keşfedip açıkladı. Zaman içinde diğer uzmanlar da ona hak verdiler. Bu olayın ardından Robert Parker "yanılmaz şarap uzmanı" olarak üne kavuştu.
75 ŞARAP TADIYOR
Üreticilerin kendisine piyasadakilerden farklı örnekler göndermelerinden çekinen, dolayısıyla tadımda hak etmedikleri olumlu sonuçlar çıkmaması için, tadacağı şarapları yılda 150 bin dolardan fazla para harcayarak piyasadan satın alan Parker, bu özelliğiyle de "dürüst tadımcı" olarak lanse ediliyor. Her gün 8-10 saatlik mesaisi sırasında 50 ile 75 arasında şarap tadıp 100 puanlık bir skalaya göre bunları değerlendiren Amerikalı profesyonel tadımcının listesinde 90'ın üzerinde puan alabilen şaraplara dünya pazarlarından siparişler yağıyor. Kuşkusuz bir tadımcı ne kadar objektif olmaya çalışırsa çalışsın, sonuçta şarabın kendi damağında bıraktığı izlenimlere göre değerlendirme yapar. Parker'ın da en yüksek puanları genç, güçlü, alkol oranı yüksek şaraplara vermesi, başta, ilk yudumda gücünü ortaya koymayan, zarif şaraplar üreten Avrupalı üreticiler olmak üzere pek çok kişinin şimşeklerini üzerine çekiyor. Buna karşılık Parker'dan yüksek puan almak umuduyla onun damak zevkine uyacağını tahmin ederek yoğun fıçı kokulu, yüksek alkollü, güçlü şaraplar piyasayı dolduruyor ve bu tür şaraplara "Parker şarapları" da deniyor. İşte tam bu sırada ustaca tasarlanmış, çok başarılı biçimde beyaz perdeye aktarılmış bir film olan Sideways, Amerika'dan başlayarak birçok ülkede kırmızı şarap tercihleri üzerinde etkili olmaya başlayınca, o güne dek sadece sinema meraklılarının tanıdığı yönetmen Payne, büyük şarap otoritesi Robert Parker'ın karizmasını da hafifçe çizmiş oldu. Şimdi şarap uzmanları ciddi ciddi Payne'e çağrıda bulunup, farklı üzümler için de benzer filmler yapmasını istemekteler. Örneğin Decanter dergisinin yayın yönetmeni, Payne'nin, Sideways'in devamı olarak bir de Riesling şarapları için film yapmasını öneriyor. Gerçekten de nasıl siyah Pinot Noir, Cabernet Sauvignon ve Merlot üzümlerinin yıllarca gölgesinde kaldıysa, Almanya'da kalitesinin doruğuna ulaşan beyaz Riesling üzümleri de yıllardır rakipleri Chardonnay ve Sauvignon Blanc'ın ünü altında eziliyor.
SIRA YENİ FİLMLERDE
Bizde de Doluca tarafından 1930'larda Almanya'nın Rheingau bölgesinden, şaraplarıyla ünlü tarihi Johannisberg şatosundan getirtilerek oluşturulan Riesling bağlarında az miktarda aynı adı taşıyan şarap üretiliyor. Ancak Chardonnay, Sauvignon Blanc gibi son yılların moda beyaz şarapları gayet başarılı bir sek beyaz şarap olan Riesling'i gölgede bırakıyor. Dünyada da durum farklı değil. Daha Shakespeare döneminde Riesling şarapları başta İngiltere olmak üzere bütün Avrupa'da en seçkin sofraları süslemekteydi. Aslında sek olarak işlendiğinde günümüz damak zevkine çok uygun olan Riesling şaraplar, Almanya'da çok uzun yıllar boyunca tatlı ve yarı tatlı olarak üretiliyordu. Oysa dünya giderek sek şaraplara kayınca, zamanında değişime ayak uyduramayan Alman şarapçıları ve bu arada imajı epey yara alan Riesling, bugün bir kriz içinde. Hak ettiği ilgiyi göremeyen Riesling'leri yeni bir Sideways kurtarabilir. Üstelik bu adil bir kurtuluş olacak. Böylelikle Chardonnay'in kayıtsız şartsız egemenliği de, Robert Parker'ın tartışmasız diktatörlüğü de son bulur. Benim gibi demokrasiden, çok seslilikten yana olanlar için iyi de olur.