Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AHMET ÖRS

Romun yeni hedefi Türkiye

Küba'nın başkenti Havana'nın çoğu harap hale gelmiş dünya güzeli binaları arasında dolaşırken birden görkemli bir yapı çıkıveriyor karşınıza. Mimari harikası cephesiyle hemen dikkati çeken yapının girişinde "Edificio Bacardi" yani Bacardi binası yazılı. Bu çok ünlü rom markasının Puerto Rico'da üretildiğini bilenlerin kafası karışıyor ilk anda. Sonra iktidara geldir gelmez özel sektörü devletleştiren Castro'nun, Küba devrimi öncesi şirketlerin binalarını olduğu gibi bıraktığını öğreniyorsunuz. Bugün Bacardi Küba'da değil, Porto Rico'da yapılıyor. Küba'nın şimdiki ünlü rom markası ise Havana Club. Geçtiğimiz günlerde medyadan öğrendiğimiz kadarıyla da Küba'ya her gidenin mutlaka birbirinden nefis karışımlar içinde tattığı bu ünlü rom markası ülkemizde de pazarlanmaya başlıyor. Rom, şeker kamışından elde edilen bir içki. Şeker kamışı da Karayibler ve Orta Amerika'nın başlıca tarım ürünü. Ama geçmişine baktığımızda, onun Orta Amerika'nın yerli bitkilerinden olmadığını görüyoruz. Nereden nereye; şeker kamışını, Büyük İskender, Hindistan'a yaptığı seferlerden birinde keşfedip Akdeniz havzasına getirmiş. Kristof Kolomb'un Amerika kıtasını keşfetmesinden sonra da bugün üzerinde Dominik Cumhuriyeti ve Haiti'nin yer aldığı, o zamanki adıyla Hispaniola adasına getirilip dikilmiş. 16. yüzyılın ortalarına gelindiğinde, Küba ve çevresindeki adalarda şeker kamışı melasından "Tafia" adı verilen bir içki damıtıldığını görüyoruz. Bu, ilkel, ucuz, kaba ve hiçbir zaman kibar çevrelerin ağzına koymadığı, Red Kit okurlarının "ateş suyu" adıyla tanıdıkları berbat bir içki. Rom adının nereden geldiği kesin olarak bilinmiyor. Ancak ilk kez adına 1661 yılında Jamaika Valisi'nin bir kararnamesinde rastlandığı görülüyor. Yüzyıllar içinde Fransa, Hollanda, İngiltere ve Danimarka'dan bu bölgeye yerleşen göçmenler çeşitli damıtma yöntemlerini yeni vatanlarına taşıdılar. Ancak rom, yine de kaba alkollü, insanı fena çarpan, incelikten yoksun bir içki olma özelliğini bir türlü düzeltemedi.

MEŞE FIÇIDA BEKLETİLDİ
19. yüzyılın başlarında, Don Facundo Bacardi Masso adlı İspanyol bir şarap tüccarı ülkesinin Katalonya bölgesinden kalkıp Küba'nın Santiago de Cuba kentine göç etti. Don Facundo boş zamanlarında evinde çeşitli damıtma yöntemlerini deneyerek romu daha uygar, daha içilebilir hale getirmeye çalışıyordu. Bu arada o güne dek denenmemiş bir şeyi denedi: İmbikten çekilmiş rom alkolünü odun kömürü filtresinden geçirdi. Bu yöntemle kaba alkol saflaştırılıyor, temizlenmiş oluyordu. Romu olgun bir içki haline getirmek için de meşe fıçılarda dinlendirmeyi ve tadını bazı katkı maddeleriyle daha da iyi hale getirmeyi denedi. Sonuç çok başarılı oldu. Onun romunun yanında diğer romlar çok daha ağır, adeta ilaç gibi kalıyordu. Bu yeni tip romu daha geniş kitlelere tanıtmak ve tabii ki buluşunu paraya dönüştürmek için kolları sıvadı Don Facundo. Üzeri teneke kaplı, küçük, köhne bir damıtımevini satın aldı. Burayı kalabalık bir yarasa kolonisi mesken tutmuştu. Bölgede yarasanın şans getireceğine inanılıyordu. Bu nedenle yeni sahibi yalnızca yarasaları rahat bırakmakla kalmadı, aynı zamanda "Bacardi" adını verdiği yeni rom markasına da simge olarak yarasayı seçti ve nihayet 4 Şubat 1862'de "Bacardi y Compania" şirketi kuruldu. 1898 yılında Amerikalı bir subay romu o dönemde çiçeği burnunda bir meşrubat olan Coca Cola ile karıştırıp 1870'lerde yapay olarak üretimi bulunmuş olan buzla soğutarak içmeyi akıl ettiğinde, rom bir anda bütün dünyaya yayılacak kokteyl içkilerinin çok önemli bir ana maddesi haline geldi. Ama Küba romunun altın çağı, Amerika'daki içki yasağı dönemi oldu. Küba, 1929 ile 1933 yılları arasında içki kaçakçılığının merkeziydi ve Bacardi de bu kaçakçılık furyasından payını fazla fazla alıyordu. Bundan sonra ABD'nin arka bahçesi haline gelen Küba, dünya sosyetesinin uğrak yeri haline geldi.

RENGİ FIÇIDAN GELİYOR
Kısaca romun teknolojisine de değinmekte yarar var. Rom yapımında şekerkamışının presten geçirilmiş suyu ya da şurubumsu melası mayalandırılıyor. Bu karışıma vanilya, kuru üzüm gibi aroma ve tat katıcı malzeme de ilave ediliyor. Ardından bakır imbiklerde ya da modern rafinerilerde damıtılıp alkole dönüştürülüyor. Daha yaygın kullanılan beyaz rom en az altı ay çelik tanklarda dinlendiriliyor. Kahverengi rom ise içi iyice yakılmış eski meşe fıçılarda bekletiliyor. Fıçı yeterli rengi veremezse, karamel katılarak renk tutturuluyor. 1959 Küba Devrimi ardından Bacardi ailesi, ceplerinde içkilerinin patentiyle Porto Rico'ya yerleşti. Buradan, daha önce kendilerine ait olduğunu öne sürdükleri, Castro Küba'sının Havana Club romuna karşı uluslararası pazarlarda bıkmak yorulmak bilmeden bir savaş sürdürüyorlar. Eğer "Cuba Libre", yani özgür Cuba adını taşıyan rom ve cola karışımı hızla yaygınlaşmamış olsaydı, büyük olasılıkla rom da konyak gibi en aranılan dijestif içkiler arasına girebilecekti. Zira yıllanmış, kaliteli bir rom kolayca iyi bir konyakla boy ölçüşebilecek nitelikte. Ama yine de bu denli iddialı biçimde işlenmemiş rom ile yapılan mojito ya da daiquiri kokteyllerini tattıktan sonra, romun konyak sınıfında olmamasından pek de üzüntü duymuyorum. Bırakın konyak, dijestiflerin kralı olarak kalsın. Biz de daha demokratik rom kokteylleriyle mutlu olalım.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA