Avusturya'da 18 Aralık'ta göreve başlayan merkez sağ Avusturya Halk Partisi (ÖVP) ve aşırı sağcı Özgürlük Partisinin (FPÖ) kurduğu koalisyon hükümeti, ana gövdesini yabancı, sığınmacı ve İslam karşıtlığının oluşturduğu programı ve bakanlar kuruluyla dikkat çekiyor.
Özellikle tanımı yapılmamış, ucu açık "siyasal İslam" ibaresinin hükümet programının birçok yerinde vurgulanıyor olmasına dikkat çeken sivil toplum kuruluşları, aşırı sağcı koalisyonun, bu belirsiz ifadeyle Müslümanların dini özgürlüklerini kısıtlayıcı baskı ve yaptırımları hayata geçirmesinden kaygı duyuyor.
İslam ve Müslümanlar dışında başka bir din veya gruba yer verilmeyen hükümet programında, Avusturya'da resmen kabul edilmiş bir dinin mensuplarının güvenlik sorunu olarak tanımlanması ve bu nedenle denetimlerin arttırılmak istenmesi birçok uzman ve kanaat önderi tarafından, belirli bir grubun bilinçli bir şekilde ötekileştirilmesi olarak yorumlanıyor.
BASKILAR ARTTIRILACAK, MÜSLÜMANLARA AİT KURUMLAR KAPATILACAK
Özellikle 2015 yılında yürürlüğe giren yeni İslam yasasına dikkat çekilen hükümet programında, söz konusu yasa kapsamında Müslümanlara ait eğitim kurumların yanı sıra, dernek ve vakıflara yönelik kontrollerin artırılması, yasaya aykırı olduğu ileri sürülenlerin kapatılması planlanıyor.
Müslümanlara ait cami ve din eğitimi verilen kurumlarda da dış etkilerin azaltılması için yoğun kontrollerin yapılacağı vurgulanan programda, standart bir Kur'an-ı Kerim tercümesinin kullanılması öngörülüyor.
"ÇEŞİTLİ KAVRAMLARIN MASKESİ ALTINDA İSLAM DÜŞMANLIĞI YAPILIYOR"
Avusturya'da Müslümanları temsil eden, başbakanlığa bağlı Avusturya İslam Cemaatinin (İGGÖ) Başkanı İbrahim Olgun, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, İslam dini hakkında bilgisi olmayan siyasiler ve sözde uzmanların kavram kargaşası yaparak, Müslümanlara yönelik toplumda olumsuz yaklaşımların oluşmasına neden olduklarını söyledi.
Olgun, İslam dinini ilgilendiren her konunun resmi muhatabının İslam Cemaati olduğunun altını çizerek, "Son zamanlarda, çeşitli kavramlarla İslam düşmanlığı yapılmak isteniyor." dedi.
Tarihte birçok din adına suistimallerin yapıldığını belirten Olgun, bu durumu İslam'a mal etmenin yanlış olacağını, siyasal Hristiyanlık ya da Musevilik gibi ifadeler kullanılmazken, İslam'a yönelik böyle bir yaklaşımın kabul edilemez olduğunu dile getirdi.
Olgun, hükümet programında yer alan ve Müslümanları ilgilendiren kısımların kapsamlı bir şekilde değerlendirildiğini, en kısa sürede hükümet yetkilileriyle bir araya gelerek, bahsi geçen konulara ilişkin kaygı ve çekincelerini dile getireceklerini sözlerine ekledi.
"SİYASAL İSLAM İFADESİYLE BÜTÜN MÜSLÜMANLAR HEDEFE KONUYOR"
Georgetown Üniversitesi Siyaset Bilimi Öğretim Görevlisi Farid Hafez da merkez sağ ve aşırı sağ partilerin oluşturduğu yeni hükümeti, "aşırı sağcı politikaları hayata geçirmek isteyen, toplumun gelir seviyesi yüksek kesimini gözeten, ekonomik durumu düşük vatandaşları göz ardı eden ve Müslüman, göçmen ve yabancı karşıtı" olarak tanımladı.
Hafez, hükümetin programında Müslümanlarla ilgili kısmın çok detaylı ele alındığını, buna karşı siyasal İslam ifadesinin çok muğlak ve yoruma açık bir şekilde kullanıldığına işaret ederek, "Siyasal İslam ifadesiyle neredeyse bütün Müslümanlar hedef tahtasına yerleştiriliyor." diye konuştu.
"SİYASAL İSLAM" DİYEREK SİNDİRİLMEYE ÇALIŞILACAKLAR
Yeni hükümetin aşırı sağcı politikalarına karşı sesini yükselten birçok Müslüman sivil toplum kuruluşunun siyasal İslam yaftası yiyeceğine işaret eden Hafez, yönetimi eleştiren Müslümanların bu yöntemle sindirilmek isteneceğinin altını çizdi.
Hafez, yeni Eğitim Bakanı Heinz Fassmann'ın öğretmenlerin başörtüsü takmamaları gerektiği yönündeki ifadelerini de hatırlatarak, "Örneğin başörtüsü yasağı hükümet programında yer almıyor, ancak bir şekilde gündeme taşındı. Bu nedenle hükümet programında yer verilmemiş farklı kısıtlamalarla da karşı karşıya kalınacağını göz önünde bulundurmak gerekiyor." şeklinde konuştu.