Spor salonları ve zayıflama sektöründe, spor hocaları ve diyetisyen olmayan kişiler tarafından kolay kilo kaybı için önerilen ketojenik diyetleri uygulayan birçok kişinin olduğunu biliyorum. Sağlıklı bir zayıflama metodu olmayan bu yöntem, aslında çocukluk çağındaki epilepsi hastaları için doktor ve diyetisyen eşliğinde yaşam kalitesini artıran bir tedavi şekli.
Ketojenik diyet, epilepsi hastalarında uygulanan, yüksek yağ, düşük karbonhidrat ve orta düzeyde protein içeren diyet modelidir. Vücuda karbonhidrat kaynaklarının alınmaması, enerji üretimi için yağların kullanımına neden olur. Bunun sonucu vücutta beta hidroksi bütirik asit ve aseton gibi beynin enerji kaynağı olan keton cisimcikleri oluşur. Bu keton cisimcikleri nöronlar arasında iletişimi sağlayan maddeler olan nörotransmitter salınımını azaltarak epilepsi hastalarında nöbetlerin oluşumunu engeller. Ayrıca nöbetler sonucunda oluşan, vücuda zarar veren reaktif oksidanları azaltarak inflamasyonu önler.
Ketojenik diyet mutlaka bir beslenme uzmanının içerisinde yer aldığı sağlık ekibi tarafından uygulanmalı, hastanın sürekli gözetimi sağlanmalıdır.
DÖRT ÇEŞİDİ VAR
Klasik, Modifiye Atkins, MCT diyeti ve LGIT diyeti olmak üzere dört çeşit ketojenik diyet tipi bulunmakta. Klasik ketojenik diyet, bunlardan en kısıtlayıcı ve uygulaması en zor olanı. Ancak diyet tipleri arasında en yüksek ketojenik etkiyi oluşturma özelliğine sahip. Klasik ketojenik diyette her yiyecek ve içeceğin mutfak tartısında gramlarının ölçülerek hesaplanan miktarlarda tüketilmesi gerekiyor.
Orta zincirli yağ asitlerini içeren MCT diyeti, klasik ketojenik diyete kıyasla daha fazla karbonhidrat içerirken yağ miktarı daha azdır. Ancak MCT diyetinin ketojenik potansiyelinin yüksek olması bu diyetin etkinliğini artırıyor. Bu diyette toplam enerjinin yüzde 60'ını oluşturan orta zincirli yağ asitleri sindirim için safra tuzlarına gereksinim duymaz, direkt bağırsak hücrelerinde emilir ve hızla dolaşıma taşınarak karaciğer tarafından ketonlara dönüştürülür.
2000'li yılların başında daha kolay olan Modifiye Atkins ve LGIT diyetleri kullanılmaya başlamıştır. Her iki diyette de günlük enerjinin yüzde 60-70'i yağlardan sağlanır ve protein kısıtlanmaz. Bu diyetler klasik tipte olduğu gibi tüketilen her besinin gramlarının hesaplanmasını gerektirmez; porsiyonlar su bardağı, çay kaşığı gibi standart ölçülerle belirlenir.
Düşük glisemik indeks diyetinde glisemik indeksi 50'nin altında olan yani kan şekerini çok hızlı yükseltmeyen tam tahıllar, sebzeler, kurubaklagiller gibi yüksek lifli karbonhidrat kaynakları önerilir ve karbonhidratlar için günlük tüketilmesi gereken miktar 40-60 gramı geçmemelidir.
DİYETİN ETKİNLİĞİ
427 çocuk üzerinde yapılan bir çalışmada 4:1 klasik diyet uygulanmasından üç ay sonra, çocukların yüzda 55'inde epileptik nöbetlerin kesildiği, yüzde 85'inde nöbet sayısının azaldığı gözlenmiştir.
Modifiye Atkins Diyeti'ni uygulayan çocukların yüzde 10'unda tamamen nöbet kontrolü sağlanırken yüzde 60'ında nöbet sayısında azalma gözlenmiştir.
270 yetişkin üzerinde yapılan çalışmada ise klasik ketojenik diyet uygulayanların yüzde 52, Modifiye Atkins Diyeti uygulayanların yüzde 34'ünde nöbet sıklığı azalmıştır.
Ayrıca Modifiye Atkins Diyeti'ne uyum, diğer diyetten daha fazla bulunmuştur. Diyete uyumdaki değişiklikler nedeniyle diyetlerin etki oranı değişken olsa da ketojenik diyet uygulamasıyla özellikle epilepsi türleri olan West Sendromu ve Lenox Gastaut Sendromu'nda yüksek başarı elde edilmiştir.
KADEMELİ YAPILIR
3:1, 4:1 ve MCT diyetinin hastanede uygulanması uygunken, 1:1, 2:1, MAD ve LGIT ev ortamında bilgili bir hasta ve iyi destek sistemleriyle uygulanabilmektedir. Diyete başlamadan önce hastanın kan bulguları alınır ve diyet süresince izlenir. Ketojenik diyete başlangıç kademeli olarak yapılmalıdır; her gün bir öğün olmak üzere üç günde diyete geçiş sağlanır.
VİTAMIN VE MİNERALLER
Ketojenik diyette karbonhidrat kaynakları olan meyve, sebze, tahıl ve kuru baklagillerin kısıtlanması vitamin ve minerallerin eksik alınmasına yol açar. Bu nedenle diyeti uygularken kalsiyum ve D vitamini içeren multivitamin ve selenyum, magnezyum, fosfor, demir gibi elementler takviye edilmelidir.
YAN ETKİLERİ
İlk haftalarda yorgunluk, baş ağrısı, kusma, kan şekerinin düşmesi gibi yan etkiler oluşabilir. Bunun yanında karbonhidrat kaynaklarının sınırlanmasıyla lif alımı azaldığı için kabızlık sık gözlenir. Vücutta asit oranının yükselmesi yani asidoz oluşabilir. Bu durumda uzmanlar tarafından asidi tamponlayıcı ilaçlar verilebilir veya diyet oranı genişletilebilir.
NASIL SONLANDIRILIR?
Ketojenik diyeti uygulama süresi en az üç-altı ay sürer. Hastalar genellikle birkaç yıl uygular. Diyet başlangıçta olduğu gibi kademeli sonlandırılır.
GEÇMİŞTEN BUGÜNE KETOJENİK DİYET
Antik zamanlardan beri 'uzamış açlık' epilepsi tedavisinde kullanılmakta. Ancak ilk modern rapor 1911 yılında Harvard Tıp Fakültesi'ndeki hekimler tarafından ortaya atıldı. İlk kez 1921 yılında Amerika'da Mayo Klinik'te Doktor Wilder tarafından uygulanan ketojenik diyetin popülerliği 1930'lu yıllara kadar devam etti. 1938 yılında epilepsi tedavisi için kullanılan ilaç Fenitoin'in keşfi ile gözde tedavi yöntemi olan ketojenik diyet arka planda kaldı. 1980'lerde ise ketojenik diyetin yüksek miktarda orta zincirli yağ asidi içeriği tekrar gündeme oturdu ancak bu yağ asitlerinin gaz, şişkinlik, mide bulantısı, kusma gibi yan etkileri neden olduğu görüldü. 1994 yılında bir epilepsi hastası erkek çocuğun ketojenik diyet ile iyileşmesini konu alan First Do No Harm gösterime girdi. Günümüzde ketojenik diyet; daha az kısıtlayıcı çeşitlerinin ortaya çıkmasıyla yeniden canlandı.
800.000
Son verilere göre ülkemizdeki epilepsi hastası sayısı. Bunların yüzde 50'si yani 400 bin kadarı çocuk hastalardan oluşuyor.