Önümüzdeki hafta Boston'da bir sempozyuma davetliyim. Üç günlük yoğun bir program hazırlamışlar; pek çok saatin çeyreklerinin durumu bile belli. Bir tek son gün rahat: Kahvaltı sonrası check out yapılacak ve Wrentham Outlet Center'a gidilecek. Öğleden önce. Uçak ise taa gece! Bütün gün o devasa outlet merkezinde serbest bırakacaklar yani. "Haydi" diyecekler, "Saldır! Durma! Coş!" İş için ABD'ye gitmiş 'normal' bir Türk daha başka ne ister, değil mi? Değil. Dolar 4.5'a yükselmişse, değil. Artık değil. Haftanın en çok konuşulanı Dolar'dı. Yurtdışı seyahatleri hayal olacak, çocuklar okutulamayacak, evler/ dükkânlar boşaltılacak, bakıcılar memleketlerine mi yollanacaktı? Ev ya da işyeri kirasını Dolar üzerinden ödeyenlerin haliyle paçaları tutuştu. Yabancı yardımcılar da maaşlarını genellikle Dolar olarak alıyordu. Yurtdışında çocuk okutanların zaten Allah yardımcısı olsun. O iş her yanıyla zor. Tatil planlarında da değişiklik yapmak şarttı. Haziran'da eşi ve kızıyla New York'a gidecek olan arkadaşımız, tek bir bale gösterisini 4.5'la çarptığında 1782 TL elde etmiş ve haklı olarak dehşete düşmüştü.
New York'u geçtik, Avrupa şehirlerinin uçak fiyatları da cayır cayırdı. Son yıllarda ucuzluğuyla pek çoklarımızı tavlayan Yunanistan bile 5'le çarpım işleminden sağ çıkamıyordu. Ne yapacaktık peki? Ölecek miydik? Hayata küsecek miydik? Leğene su doldurup ayaklarımızı sokmakla yetinecek miydik? O kadar da değil. Panik yok. Güneş böyle ışıl ışıl parlarken enseyi karartmanın âlemi yok. Evvela Dolar ödemelerini TL'ye sabitlemek için yılmadan usanmadan bastırmak gerek. O hallolursa gerisi kendiliğinden gelir: Benzinle araya mesafe koyup toplu taşımanın eğlencesine kapılmak... Her yere yürüyerek hem masrafı kısıp hem de her gün kaç adım attığınızın skorunu tutarak sevinmek... 'Düğün dernek eşittir altın' denklemini unutup yaratıcı mürüvvet hediyeleri düşünmek... Kılık kıyafet alışverişini kesip gardırobu eş dostla takas yoluyla çeşitlendirmek... Yurtdışında ölüp bittiğimiz yiyecek pazarlarını kendi ülkemizde de sıkı takibe almak... Mağaza/ market indirimlerine dikkat etmek... Yazın hafif sebze yemekleri ve salataların ne kadar ucuza geldiğini keşfetmek... Vegan şart değil ama vejetaryen olmak... İnanamazsınız ne kadar fark edeceğine. Geldik tatile. İlle de cuma akşamı gitmek ya da pazar akşamı dönmek şeklinde katı şartlarınız yoksa yani tarihleri esnetebiliyorsanız, yaşadınız. 59 TL'ye uçup etrafın gözünde gıptalık bir konuma yerleşebilirsiniz. Çok şanslıyız; hâlâ çok naif ve tatlı moteller, pansiyonlar bulunuyor Ege'de, Akdeniz'de, denizin hemen dibinde... Aksi istikamete gitmek de hep işe yarar. Herkesin kafayı Bodrum'la bozduğu dönemde Sinop'a gitmek hem ucuz hem de fevkalade cool'dur!
'AİLE BAĞLARI' BU HAFTA KURULUYOR
Boğaziçi Üniversitesi ile Kapalıçarşı'nın nasıl bir ortak noktası olabilir? Peki Sirkeci Garı Peronu'yla Neve Şalom Sinagogu'nun? Ya Rahmi Koç Müzesi'yle Sent Antuan Alt Kilisesi'nin? Aya İrini'yle Avusturya Kültür Ofisi Bahçesi'nin? Tüm bu mekânların müşterek özelliği, bu hafta başlayacak 46. İstanbul Müzik Festivali'ni (23 Mayıs-12 Haziran) ağırlayacak olmak... Tarihi, ruhu, kişiliği olan yerler hepsi de. Konsersizken de çok değerliler elbette ama konserliyken iyice nefes kesiciler. İKSV'nin düzenlediği İstanbul Müzik Festivali'nin bu yılki başlığı 'Aile Bağları'; o halde güçlendirelim bağları...
ALTERNATİF SANAT TARİHİ
'Benim İlk Yüzyılım / My First Century' projesini büyük ihtimalle daha önce duymadınız. Geçen hafta bahsettiğimiz Mardin Bienali sırasında start alan alternatif bir sanat tarihi önerisi kendisi. Tarihin çokluğuna, çeşitliliğine dikkat çeken bir sözel tarih çalışması... "Dünyanın ulaşabildiğimiz bütün şehirlerine gitmek ve onların tarihlerini biriktirmek istiyoruz" diyor Ayşegül Sönmez. "Orada yaşayan şairlerin, sanatçıların, yazar, siyaset bilimci, sosyolog... entelektüel denilen düşünenlerinin, bu yüzyılda en çok yalnız bırakılanların tarihini..." Doğdukları 20. yüzyılın içinde kimler var onlar için? Hangi isimler, imgeler, sesler... Her şehrin bir grup entelektüeliyle katılımcı performanslar düzenlenip kişisel sanat tarihleri kayda alınacak. Dünyanın merkezi sayılmayan ama her şehrin bir yanındaki, biraz uzaktakine göre pekâlâ merkez olabilecek şehirlerin tarihlerini yazmaya niyetliler. İlk buluşma Mardin Sinema Derneği'ndeydi. Mayıs sonunda Bilbao'ya, eylülde de 2018 Avrupa Kültür Başkenti Valetta'ya gidecekler. Yolları açık olsun.