Tepebaşı'ndaki Pera Müzesi'nin 5. ve 4. katlarında bir sergi var ki, baa - yıll - dımm!
Grayson Perry'nin salı akşamı itibarıyla sergilenmeye başlanan işleri, 26 Temmuz'a kadar burada olacak ve hiç şüphem yok ki bazılarımız onları görmeye birden fazla kere gidecek.
Kim bu Grayson Perry? Günümüz çağdaş sanatının en sıra dışı isimlerinden. 1960 doğumlu, Turner ve BAFTA ödüllü İngiliz bir sanatçı. "Çağdaş hayatın vakanüvisi" de deniyor kendisine.
Oyuncak ayısı 'Alan Measles' ve alter-egosu 'Claire'dan hareketle çocukluğuna ve özel hayatına da, din, siyaset, kimlik, sınıf, beğeni, cinsiyet gibi daha toplumsal meselelere de değiyor yaptıkları...
OYUNCAK AYISI ALAN
Pera Müzesi'ndeki sergi British Council işbirliğiyle hayata geçmiş. En üst katta Perry'nin halı, seramik ve baskı işleri yer alıyor.
Halılar muazzam. Önce Londra'nın varoşlarındaki işçi semti Walthamstow'dayız ve gitgide daha fazla markaya maruz kalanların hayat çarkını görüyoruz.
2009 tarihli ilk halı çalışması bu. British Museum için gerçekleştirdiği 'Gerçekler ve İnançların Haritası'ndaysa, hac fikrinden çok etkilenen Perry'nin rehberliğinde çok sayıda dini, tarihi ve seküler yere gidiyoruz.
Halılara mıknatıslanmamak elde değil... Sırf onlar değil, sırlı seramik çömlekler ve haritalar da zamklı adeta; yapışıyorsunuz!
19 yaşında sanat okuluna gitmek üzere (Chelsea School of Art tarafından reddedilmesi de ayrı ironik!) evden ayrılana kadarki yapayalnız çocukluğunun tek dostu, aynı zamanda da ahlaklı ama diktatör efendisi olan oyuncak ayısı 'Alan Measles'ı farklı kılıklarda gördüğümüz işleri de var bu katta.
SOSYOLOG VE ANTROPOLOG GİBİ
Bir kat aşağı indiğinizdeyse altı deli halıdan oluşan bir seriyle karşılaşıyorsunuz.
Zevk ve sınıf bilincinin Britanyalılara neler yaptırdığını anlatan 'Küçük Farklılıkların Kibri'yle.
Tasarım sürecine dair bir de video var ki acayip sürükleyici. Perry'nin sırf bir sanatçı değil, bir sosyolog, psikolog, antropolog gibi ne biçim sıkı çalıştığına, araştırdığına şahit oluyoruz. Çok çeşitli evlere girip çıkıyor ve ceket astarının ya da mutfak aletinin nasıl da statü simgesi, kabul görme aracı sayıldığını izliyoruz. Nefis bir video; ha bire 'Ay evet ya evet' dedirten ve çok eğlenceli. 'Küçük Farklılıkların Kibri' serisi, 18. yüzyılda yaşamış Britanyalı sanatçı William Hogarth'ın, bir hayatın sınıf sistemi içindeki yolculuğunu gösteren 'Bir Hovardanın Seyri'nden yola çıkıyor.
Oradaki Tom, Tim'e çevriliyor ve bu altı halıda Tim'in nasıl sınıf atladığı anlatılıyor, gündelik hayatından envaiçeşit detayla, binbir türlü objeyle. Fikir de uygulama da muhteşem.
TERCİHLERİN ARKASINDA NE VAR?
Pera Müzesi bir de şık kitap basmış bu sergiye dair. İçinde Grayson Perry'yle yapılmış bir söyleşi de var. Sergi için seçilen işleriyle ilgili şöyle diyor Perry: "Sanırım eserler gerçekten benim üç anahtar temamın -sınıf ve tüketimcilik, din ve inançla ilgili fikirler ve kimlik - çevresinde geziniyor.
Egzotik aşırılıklar avlamanın peşinde değilim.
Hepimizin çevresinde, sürekli olarak gözümüzün önünde, genellikle bilinçsiz bir biçimde olup biten şeyler beni hep büyülemiştir. Sınıf ve kimlikle ilgileniyorum çünkü bunlar bizim iç manzaralarımızı oluşturuyor ve bütün tercihlerimizi etkiliyor. İnsanlar bir şeyden 'hoşlandıklarını' söylediklerinde ne kastederler? Bu nasıl gelişti? Maddi kültürle ilgili tercihlerimizde, çevremizdeki şeylerde, bütün hayatımızı ve bütün bağlılıklarımızı -dinsel, toplumsal, finansal, istemsel - uygularız. Bundaki kaçınılmaz dram hoşuma gidiyor.
Sınıf, kimliğimizin egemen değilse bile büyük bir parçasıdır. Ona bağlı bir dizi inanç, motivasyon ve statü vardır ve bu kim olduğumuzun güçlü bir kısmıdır. Bence genellikle din ve ırka baskın çıkar; bir insanın kimliğinde bu diğer iki şeyden daha fazla gündelik etkisi vardır."
YÜKSEK VE DÜŞÜK KÜLTÜR
İşlerindeki kültürler çarpışması üstüne de şöyle diyor Perry: "Düşük ve yüksek kültür arasındaki farklılık benim kuşağım tarafından aşındırıldı. Biz '68' kuşağıyız ve ergen fikrinin doğduğu sırada ortalardaydık, kültürü illa anne babanızdan, çiğnenmemiş halde almadığınız zamanlardı.
Kendi kültürünüz ve fikirleriniz vardı ve bunları beraberinizde getirirdiniz.
Yüksek kültür genellikle eski düşük kültürden ibarettir. Büyük yüksek kültürel anların çoğu kendi zamanlarında popüler kültürdü. Bu kültürlerden nesneler saygın hale geldi çünkü zamana karşı dayanıklıydılar. Kuşaklar boyu değerlendirmenin filtresinden geçtiler.
David Bowie ve Beatles'ın varlıklarını nasıl sürdürdüğünü görmek ilginç olacak; belki de yüz yıl sonra klasik müzik olarak görülecekler!"
Görmemezlik etmeyin bu sergiyi (26 Temmuz'a kadar sürecek), hakikaten müthiş!