Kimse bizim milletin 'sanatsevmez' olduğunu söylemesin.
İnanmam! 'Sanatı sevmiyoruz azizim!' konuşması yapacak olursa bu aralar biri etrafımda...
Contemporary İstanbul'un çarşamba akşamki açılış izdihamını gördükten sonra, o kadar da kötümser olmamasını söyler, ısrar ederse ben de ederim!
Değil mi ki birbirimizi yara yara adım atmaya çalıştık o kadar insan, teslim olmam ona!
Ve bayatlamış ezberine... Bizim millet artık hiç de o kadar da 'sanatsevmez' değil. Vatandaşı bu elitistlere ezdirmem!
Contemporary İstanbul (Cİ) bu yıl dokuzuncu defa düzenlendi.
Başından beri takip eden; aradaki farkı, kat edilen ilerlemeyi açık seçik görür.
TÜYAP'ta yola koyuldukları kermesvari fuar, bugüne kıyasla ezik, zayıf, amatördü. Gayet yereldi. Son yıllardaysa çok sayıda prestijli yabancı galerinin de katıldığı, Batılı manada bir organizasyona imza atıyorlar.
Ali Güreli müthiş bir iş yaptı, önemli bir değer kazandırdı İstanbul'a... Onlar da geliştirdi kendini, biz de. Son yıllarda çağdaş sanatın tüm dünyada moda da olmasıyla, eskiden üç beş kişi giderken Art Basel'e, şimdi servisler kalkıyor!
İstanbul, bu yıl Haliç Kongre Merkezi'nde ikincisi düzenlenen ArtInternational'la beraber iki tane düzgün çağdaş sanat fuarına sahip oldu ve de dünya sanat piyasasının nabzının attığı bölgeler arasında sayılmaya başlandı. Esaslı rakamlar döner oldu, yabancı galerilerin ve koleksiyonerlerin teşrifiyle hareket, bereket oldu...
O büyük rakamlarla işi olmayan kendi halinde bizlerin de bilgisini görgüsünü artırdı.
Ancak yurtdışında müze/galeri gezdiğimizde görmeye alışık olduğumuz nitelik ve nicelikte eseri, kendi şehrimizde, ayağımıza gelmiş olarak zahmetsiz görmek büyük nimet.
Biraz çağdaş sanat modasının ve cemiyet insanlarının yaşam sebebi olan görme-görünme sevdasının, biraz da hakiki kültür-sanat merakının sonucunda Cİ, tıklım tıklım oluyor son birkaç yıldır. Doğduğu 2006'da 30 bin kişi gezmişken, geçen sene 70 bine çıkmış bu sayı, düşünün. Şimdinin perşembe- cuma sabahları mesela, yıllar öncesinin açılış kalabalığı kıvamını buluyor. Açılış akşamıysa of of of! Ben diyeyim akşam 19 vapur/metrobüs, siz sorun: Maç mı dağıldı?!
FUARCI KAÇA AYRILIR?
Açılıştaki Cİ kalabalığını birkaç gruba ayırabiliriz:
BiR: Koleksiyonerler, kalabalık bastırmadan öğle saatlerinde geliyor. Kılık kıyafet sade, ifadeler ciddi, esas dertleri insan değil eser görmek.
İKİ: VIP kartı olanların da saat 19:00'daki 'normal' açılıştan önce sakin biçimde gezme hakları var. Onlar da mümkün mertebe vakitlice intikal ediyorlar diyelim. Kostümler şıkçana ama abartısız.
ÜÇ: Bedenlerini bir tuval olarak taşıyan, bir enstalasyon gibi yaşayan çağdaş sanat insanları. Kostümlerde illa ki baktıran bir yan, saçta tuhaf bir ton/kesim, keskin geometrik form kullanımı, renk patlatma...
Eserlerden çok daha fazla dikkat çekeni oluyor.
DÖRT: Hevesli, piyasacı açılış insanları... Üstlerinde duramadıkları minare topuklar onlarda, sonsuz sırt dekolteleri onlarda, demode olması an meselesi en moda haller hep onlarda. İşleri sosyalleşmek.
Bunların bir asilleri, bir de suyunun suyu yedekleri var. Kıyafetten de edadan da hemen anlaşılıyor. 18:00 itibarıyla sahne alıyorlar.
BEŞ: Saat 19:30-20:00 gibi işyerinden çıkıp gelenlerin de etkisiyle 'Halk fuara geldi, vatandaş rahat gezemedi!' durumu hasıl oluyor. O zaman artık hakkıyla gezmeyi bir sonraki güne bırakmak gerekiyor.
Çarşamba akşamından özel isim duymak isteyenlere: Ali Dinçkök'ten Nihan ve Ekin Baran'a koleksiyonerler... Hasan Bülent Kahraman'dan Ali Akay'a küratörler... Kezban Arca Batıbeki'den Balkan Naci İslimyeli'ye sanatçılar... İnci Aksoy'dan Demet Müftüoğlu Eşeli'ye galericiler... Suzan Sabancı'dan Aylin Tahincioğlu'na cemiyet simaları... Beren Saat ve Kenan Doğulu'dan Arzum Onan'a, Esin Maraşlıoğlu'ndan Sinem Güven'e sahne, perde, moda, magazin yüzleri...
Ve daha yüzlercesi...
PARTİ SANAT İÇ İÇE
Bu yıl 23 ülkeden 108 galeri ve 520 sanatçı görücüye çıkacak dört gün boyunca. Tek tek isim saymak abes geliyor artık, hem bir diğerine haksızlık hem de herkesi mıknatıslayan eser başka oluyor. Ama Cİ'nın artık nasıl da dünyalı olduğuna işaret etmek için New York'tan Marlborough ve Andipa, Londra'dan Kashya Hildebrand, Berlin'den Kornfeld, Roma'dan Russo, Paris'ten Lelong diye çıtlatalım birkaç galeriyi.
Pazar akşamına kadar sadece Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı ile İstanbul Kongre Merkezi'nde değil, şehrin dört bir yanında da sergiler ve çağdaş sanat etkinlikleri var. Rehberli turlar, konuşmalar, stüdyo ziyaretleri...
Daha kalantorlar için özel yemekler, ev davetleri...
Çarşamba akşamı Anima Gallery'nin, Galerist'in, Önder Öztarhan'ın verdiği özel yemekler vardı. Yönetim Kurulu Başkanı Ali Güreli'nin daveti Lucca'daydı. İstanbul Art News ve Lucca ortaklığındaki parti ise Karaköy'deki Liman'daydı. İçeri girmeye çalışan şöhretli kalabalık, kaldırımda enstalasyon oldu! Parti bahane, sanat şahane, diye bağlayayım.