Bugün size iki filmden bahsedeceğim. İki filmin baş rolünde de bir çocuk var. İki film de yaşamları çeşitli nedenlerle kötüleşmiş, hatta hayatları tehlikeye girmiş iki çocuğun hayatını anlatıyor. Bu filmlerden birincisinin adı Los Angeles Gölü. Mike Ott tarafından çekilen film 10 yaşlarında küçük Meksikalı kaçak göçmen bir kızı anlatıyor. Meksika'dan babasını bulma umudu ile bir insan kaçakçısına teslim edilerek gizlice Amerika'ya sokulan küçük ve yalnız bir kız çocuğu. Kendisini getiren kişi onu işlerini bitirene kadar sınıra yakın bir yerde göçmenler için bir konaklama yeri işleten kişiye bırakıyor. Küba'lı bir göçmen olan işletmeci, yıllar önce gelmiş ve para kazanarak ülkesine dönme hayalini hep ertelemiş. Böylece ailelerini kaybetmiş ve göçmen olan bir çocukla bir yaşlı adamın kendi yalnızlıkları içindeki sessiz öyküsü başlıyor. Küçük kızı almaya gelen insan taciri onu babasına götürecek midir? Kendi ailesini kaybeden yaşlı göçmen küçük kızın gitmesine izin verecek midir? Bu soruların yanıtlarını bulmak için filmi izlemeniz gerekiyor. Bir film öyküsü, bir masal gibi dinlediğimiz bu öykülerin benzerleri dünyanın bir yerlerinde hergün yaşanıyor. Kaçak göçmen çocuklar her zaman şanslı olmuyorlar. Çoğu kez göçün sonu ailesiz, korumasız kalmak ve ölüm oluyor. Daha geçtiğimiz günlerde yanı başımızda, İstanbul Boğazı'nda devrilen kaçak göçmen dolu gemide çocuklar öldü. Bu çocukların yaşamlarını değiştirmek, ölenlerin yaşamasını sağlamak için yapılacak çok şey var.
ONLARI GÖRÜN
Diğer filmin adı Mateo. Film adını başroldeki çocukdan alıyor. Ergenlik çağında, babasız, annesiyle yaşayan ve yoksul Mateo'nun, onu koruduğunu söyleyen amcasının yönlendirmesi ile yavaş yavaş nasıl uçuruma gittiğini izliyorsunuz. İçki, sigara, şiddet ve suçun çocuklara nasıl güç ve başarı olarak kabul ettirildiğini görüyorsunuz. Sonra bir öğretmenin nasıl bir yaşamı değiştirebileceğine ve ailesinin, yakın çevredeki erişkinlerin koruyucu, sahiplenici davranışlarının kötülüğe karşı galip gelişine tanık oluyorsunuz. Evet, Mateo da bir film. Ama hemen yanı başınızda yüzlerce Mateo var. Onları yaptıkları yanlışlardan dolayı eğitim sisteminin dışına atmaya çalışmak yerine sahiplenecek, destekleyecek öğretmenleri bekleyen çocuklar. Ailelerinin, akrabalarının ve diğer tüm erişkinlerin zorbalardan, kötülerden daha cesur ve sahiplenici olmasını bekleyen çocuklar. Çevrenize daha dikkatli bakarsanız şu sıralarda çevrede gözünüze çarpacak birçok mülteci çocuk olacaktır. Onlardan korkmak yerine, onları aşağılamak yerine kim olursa olsun aslında onun çocuk, sizin de erişkin olduğunuz dışında bir gerçek olmadığını hatırlayabilirsiniz. Aynı şeyi sokakta gördüğünüz kabadayı geçinen, onu kullananların ilgisini sevgi sanan çocuklar için de yapabilirsiniz. Sizin çocuğunuz olması gerekmediğini aklınızda tutarak el uzatmak için biraz cesaret gösterebilirsiniz. Gerçek yaşamda bu çocukları görüyor ve el uzatıyorsanız keyifle, yaşamda görmek istemiyorsanız beyaz perdeye yansımalarını izlemek için merakla bu iki filme gidebilirisiniz. Her ikisi de Dördüncü Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali kapsamında önümüzdeki hafta sonuna kadar Rex ve Atlas sinemalarında oynuyor. Kimbilir beyaz perde belki de gözlerdeki perdeleri kaldırıverir.