Göç etmek; genel olarak kendi evinizin olduğu yerden başka bir yere gitmek olarak tanımlanabilir. İnsanın kendi evinin, tanıdıklarının, yaşamının olduğu yerden başka bir yere gitmek zorunda kalmasının çeşitli nedenleri vardır. Aslında göçmen olarak tanımlananlar daha çok ekonomik nedenlerle gidenlerdir. Türkiye bu tanımı iyi bilir. Hem ülke içinde bir şehirden diğerine 'ekmek parası' peşinde gidenlere, hem de başka ülkelere göçüp ne oralı ne buralı olamayanlara alışkın bir ülkeyiz. Bazen başka bir yere göçmenin nedeni, bulunduğun yerdeki yaşam şartlarının senin yaşamını tehdit etmesidir. Siyasi nedenler, savaşlar, doğal afetler sonrası gidenler mülteci olarak adlandırılmaktadır.
Mülteci olarak ülkemize gelenler de çok yabancı değil. Önceki yıllarda komşu ülkelerde olan savaşlar nedeniyle açılan sınırlardan yasal olarak ya da yasa dışı yollarla gelenler olmuştu. Şimdi yine savaş var. Savaştan kaçarak gelen ve şu anda evlerinin, ülkelerinin dışında yaşamaya mahkum olan binlerce insan var. Göçmen olmak, mülteci olmak zordur. Bu zorluklardan biri de onları bekleyen psikolojik bozukluklardır. Çocuklar ise en incinebilir grubu oluşturur. Hangi nedenle göç edildiği, kişilerin etkilenme düzeylerini değiştirir.
Küçük çocuklar aileleriyle birlikte ise, büyüklere göre daha iyi uyum sağlayabilmektedir. Ama her zaman aileleri ile birlikte olamayabilirler, yaşadıkları kayıplar onları daha kaygılı yapar. Yanlarındaki ailelerinin ruh sağlıklarının nasıl olduğu, geldikleri yerde karşılaştıkları yaşam şartları süreci etkiler. Dil sorunları, eğitim yoksunluğu, bir de göç öncesi koşulların yarattığı travma eklendiğinde sorun büyür.
HERKES İÇİN ADALET
'Herkes için adalet' inancı ile yapılan Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali etkinliğinin bu yıl seçtiği konu göç, göçmenlik ve mültecilik. Tüm yönleri ele alınacak, 30 ülkeden akademisyenler, tüm dünyadan sivil toplum örgütleri konuşacak, tartışacak ve çözüm arayacaklar. www.icapff.com adresinde tüm bilgiler var. Toplantılara katılım serbest ve ücretsiz. Diğer yandan adalet ve göç temalı, hemen hepsi Türkiye'de gösterilecek 30 film var. Amaç ülkesinin dışında yaşamak zorunda bırakılanların sorunlarının çözüm yollarının bulunması. Dinlemeye, anlamaya, çözüme katkıda bulunmaya istekli olanları bekliyoruz.
Geçen hafta Kilis Elbeyli Mülteci Kampını ziyaret ettim. Bir mülteci kampı için sağlanabilecek olanakların hepsi sağlanmaya çalışılmış, 24 bin kişiyi barındıran bir kamptı. 8 bin çocuk için kreşler, okullar açılmış. Kreş çocukları Türkçe öğrenmeye başlamış. Uğraşı merkezleri, hatta pazar yeri bile olan küçük bir şehir. Tüm şartlara rağmen çocuk gözlerde hüzün ve kaygı vardı. Büyüklerinin duygularını yansıtıyorlardı. Evleri kilometre olarak çok yakın, ama bir o kadar uzaktı. Buradaki şartlar iyi olsa da ölüm korkusu olmadan evlerine dönebilmek istiyorlardı. İstediğin zaman evine dönebileceğini bilmek, kaldığın yerde huzurlu olmanı sağlar. Ama evine dönme şansın yoksa, yabancıysan, dili anlamıyor, çalışamıyorsan, dışlanıyor, damgalanıyorsan ve geleceğe ilişkin umutların her gün azalıyorsa kısaca evinin dışında olmaya mahkum edildiysen birçok sorunun yanında ciddi psikiyatrik sorunlar seni beklemektedir. Çevreden gelecek destek, anlaşıldığını bilmek, dışlanmamak koruyucu olur.
Yasal olmayan yollardan, canı pahasına insanca yaşam için insan ticareti yapanların elinde ölüme giden, boğulan benzerlerinden iyi olduğuna dua etsen de, mülteci olmak başlı başına bir travmadır. Her türlü travmada olduğu gibi kadınlar ve çocuklar en çok etkilenenlerdir. Serbestçe gidip gelebileceğiniz bir evinizin, yaşayabildiğiniz bir ülkenizin olmamasının anlamını bir mülteci kampında daha iyi anlayabilirsiniz.