Kadıköy'den aldığı Suudi turisti önce Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nden karşıya götüren, sonra geri dönen ama akşam trafiğinde yolcuyu uçağa yetiştiremeyen taksici hakkında savcı 3 yıldan 10 yıla kadar ceza istemiş.
Şoför de demiş ki "Üçüncü köprü yoluna yanlışlıkla girdim." Yalan! (Doğru olsa, ilk sapaktan dönerdi.) Bu sahtekarları teşhis etmek aslında çok kolay: Durağın az önünde, diğer taksilerin çıkışını engellemeden dururlar.
Aracın dışında, sigara içerek beklerler ki turist başka taksiye kaçmasın.
"Boş musun?" diye sorduğunuzda, sizi hızla süzüp "Müşterim var" derler.
Halbuki asıl bekledikleri, kazık atacakları bir yabancı (tercihen Arap) yolcudur.
Sultanahmet'ten veya Beşiktaş motor iskelesinden Taksim'e 100 dolar alırlar.
Hele havaalanına gidecek bir 'keriz' yolcu çıkarsa cepleri bayram eder.
Gelelim zurnanın zırt dediği noktaya:
Bunları durağın bütün taksiciler adıyla, plakasıyla bilir... Ben bile tanırım. (Ne ilginçtir ki suratlarından sahtekarlık akar.) Ancak trafik polislerinin bunları yakaladığını, ceza yazdığı, araçlarını bağladığını ben şimdiye kadar görmedim.
Bizde kuranlar ve işleten bile sisteme inanmıyor, sokaktaki adam niye inansın?
Not: Suudi'yi kazıklayan şoför, ceket giyip kravat takarak duruşmaya gideceği, hakim karşısında ezilip büzüleceği için iyi hal indirimi alacaktır. Sonuçta hergele ucuz kurtulur. Durağa döndüğünde arkadaşlarına anılarını gururla anlatır, hep birlikte gülerler.