Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Çiçekli böcekli bir başkan

Gelenek, kuşaktan kuşağa aktarılan mirastır. Geleneksel davranışlar ve anlayışlar, binlerce yılda, damlaya damlaya oluşur. Amerikalılar, ülkelerinin köklü bir geçmişi olmadığı için, geleneği sıfırdan inşa ediyor. İngilizlerden esinlenerek, her başkanın portresinin yapılması, bu gelenek kurma çabasının tezahürlerinden biri...
İlk başkan George Washington'ın 1796'da yapılan portresinden başlayarak, tamamını başkentteki Ulusal Portreler Galerisi'nde görmek mümkün. Başkan, siyaseten beğendiği eski mevkidaşlarının portrelerini görevi esnasında Beyaz Saray'a asabiliyor.
Gelelim bugüne... Eski başkanın portresine ilişkin tartışma, daha Ekim 2017'deki ressam seçiminde, Obama, "Portremi Kehinde Wiley yapacak" dediği gün başlamıştı.
Gerçi 40 yaşındaki Wiley iyi bir ressamdı. Siyahi simaları alabildiğine renkli, cıvıl cıvıl fonların önünde resmediyordu. Bu yaklaşım onun alametifarikasıydı.
Peki, 'koskoca devlet başkanı' Obama'yı da, öyle çiçekli böcekli bir şekilde mi gösterecekti?
Evet, aynen öyle yaptı! Hafta için de portre ortaya çıktığında gördük ki Obama'yı yeşil yaprakların, beyaz ve kırmızı çiçeklerin önünde otururken çizmiş.
Bu resim, bugüne kadar yapılmış tüm başkan portrelerinden ciddi biçimde farklıydı.
Evet, resimdeki kişi kararlı, dirayetli, güvenilir bir insan olarak gösterilmişti. "Bu adam kafasına koyduğu şeyi yapar" dedirten bir havası vardı.
Ancak, o kişinin ABD Başkanı olduğuna, süper bir güce hükmettiğine, görevini Beyaz Saray'da yaptığına ilişkin hiçbir emare yoktu.
Halbuki diğer başkan resimleri pek öyle değildi.
Mesela Clinton, portresinde ABD bayrağının önünde duruyordu.
Oğul Bush, Beyaz Saray'daki çalışma salonu Oval Ofis'te ayaktaydı. Baba Bush'un arkasında Amerikan tarihinden bir tablo ve bir siyasi küre göze çarpıyordu.
Geçmişten en tuhaf resim, 1961'de suikasta kurban giden Başkan Kennedy'ninkiydi. Öldüğü için ressama poz veremeyen Başkan, kollarını kavuşturmuş, yere bakar tarzda resmedilmişti. Arka planda hiçbir simge yoktu. Boş bir duvarın önünde duruyordu.
Bugünkü anlayışımıza en uymayan resimlerden biri hiç kuşkusuz 1970'lerde görev yapan Gerald Ford'unkiydi. Başkan elinde pipo ile resmedilmişti. (Bizim TV'lerde gösterilse herhalde buzlanır!)
Obama'yı sadece bu portreden tanıyacak olan gelecek kuşaklar, resmi beğenmeseler dahi, "Cesur bir adammış" diyeceklerdir.
Bugüne kadar hiçbir başkan, her politikacının ruhuna yerleşmiş öne çıkma, kendisinden bahsettirme, özetle 'şov yapma' arzusunu böyle açıkça ortaya koymamıştı.
Not 1: Obama'nın sol elinin serçe parmağı doğal bir şekilde resmedilmediği için dalga geçen çok oldu.
Not 2: Gelenek uydurma çabası Türklerde de vardır. "Birinci Geleneksel Zımbırtı Festivali..." diye başlayan pankartları, haberleri bilirsiniz.

***

Baklavacı beylikleri

Gençlere, çocuklara fahri olarak ders veren bir arkadaşım var. Öğretmekten büyük zevk alıyor... Ancak gençlerin durumu vahim; eğitim sistemi dökülüyor. Örneğin "Mevsimler nasıl oluşur" gibi ilkokulda öğrenilmesi gereken konuları dahi 15-16 yaşına gelmiş lise öğrencilerine tekrar anlatmak zorunda kalıyor.
Geçen gün gençlere, boş oturmasınlar diye "Anadolu Beylikleri hakkında bilgi toplayın" demiş. Duyunca karşı çıktım. Çünkü böylesine geniş bir konunun sonu gelmez. Konuları daraltmak, bir noktaya odaklanmak gerekir.
Güzel ve etkili yazı uzmanı Roy Peter Clark, "İster haber yazın, ister roman, 'bu hikaye esasen neyle ilgili' diye sürekli kendinize sorun" diyor.
Diyelim ki 'en sevdiğiniz tatlı' hakkında bir sayfa (A4) yazmanız istendi. Peki, şimdi ne yapacaksınız? Baklavayı seçmiş olun... Bu güzel tatlının nesini anlatacaksınız? Tarihini mi? Antep'teki en iyi baklavacıları mı? Yoksa mesela Türk baklavası ile Yunan baklavasını mı karşılaştıracaksınız?
Hikayenizin asıl konusu bir duygu olmalı. Mesela... Hindistan cevizi ekerek, bu şahane tatlıyı dejenere eden satıcılara duyduğunuz kızgınlık... Yunanistan'da yapılan, şerbeti fazla konulan, sulu sulu baklavaya karşı hissettiğiniz hafif tiksinti... Rejimde olmanıza rağmen iki dilim baklava yiyerek aldığınız yüzlerce kalorinin ardından hissettiniz pişmanlık...
Dulkadiroğulları, Tacettinoğulları, Pervaneoğulları... Hiç düşündünüz mü; Anadolu Beyliklerinin çoğunun adı niye bir tuhaftır? Niye günümüzün baklavacı adlarına benzer?

***

İki tasarruf taktiği

Cimriliğe, pintiliğe, hasisliğe düşmeden tasarruf yapmanın yolları nelerdir? İşte tecrübelerden hareket ederek elde edilen birkaç ipucu daha:
Bir kadın: "Kocamla bir karar aldık. Haftanın iki gününde tüketime tek kuruş harcamıyoruz. Büfeden sandviç, bakkaldan kola almak yok. İlk bakışta zor gelebilir ama alışınca sorun kalmıyor. Biliyorum, bunun aslında tasarruf etmek olmadığını, bugün olmazsa yarın harcayacağımı söyleyenler çıkacaktır. İnanın öyle olmuyor. Bugün ekmek almayınca, dünden kalan bayatlamış dilimleri yiyorsun. Halbuki bugün ekmek alsan, dünden kalanları belki de çöpe atacaksın. Hoşuna giden bir gömleği bugün almıyorsun. Yarın o mağazanın önünden geçmiyorsun. Öbür gün ise zaten sahip olma arzun uçmuş oluyor."
Bir başka kadın: "Süper markete asla ama asla aç karnına gitmeyin. Tok karnına yapacağınız alışveriş ile açken yapacağınız alışveriş arasında beşte bire yakın fark vardır. Birinde 100 harcıyorsan, diğerinde 80 lira harcarsınız."
Not: Bu taktiğin benzerini zayıf kalmak zorunda olan modeller uygular. Yemek yiyecekleri, içki içecekleri bir davete gitmeden önce birkaç bardak su içerler.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA