Daha dört-beş yaşındayken elinde deodorant kutusu ayna karşısında şarkı söylediği günleri anımsayıp "Ben zaten o günlerde ünlüydüm. Siz beni geç tanıdınız" diyor gülerek Öykü Gürman: "Dayımlar, teyzemler gelirdi, anneannemin yaptığı tığ işi battaniyeyi belime sarıp 'Evet, karşınızda Öykü Gürmannnn' deyip şarkı söylerdim." Gürman'ın bundan tam 11 yıl önce kardeşi Berk Gürman'la birlikte flamenko tarzında yorumladıkları Evlerinin Önü Boyalı Direk büyük başarı kazandı. Sonra iki kardeşin yolları ayrıldı. Öykü Gürman, müzikal kariyerinin yanı sıra oyunculuk yapmaya başladı. atv'nin başarılı dizisi Sen Anlat Karadeniz, Gürman'ın kariyerinin de dönüm noktalarından biri oldu. Canlandırdığı Asiye karakteri çok sevildi. Şimdilerde dizi çalışmalarının yanı sıra yeni albüm hazırlığında olan Gürman'la yoğun temposuna rağmen bir araya gelmeyi başardık. Gürman söze "Geçen 11 yılda müzikal kariyerimde bazı şanssızlıklar yaşadım. Benim de yönetemediğim talihsizlikler oldu. Dolayısıyla zaman geçip 'Nasıl olacak?' diye tereddütte kaldığım her noktada hayat yeniden başladığımı bir kere daha hatırlatıyor" diye başlayınca sohbetimizin gidişatı da baştan belli oldu.
- Yeniden başlamanın heyecanını duyuyor musunuz?
- Duyuyorum. Zaten bu heyecan, bu amatör ruh olmasa bu kadar sevilmezdim diye düşünüyorum. Çünkü samimiyetin yaşanmışlıktan geçtiğine inanıyorum. Tecrübe dediğiniz şeyler genelde olumsuzluklar oluyor aslında. Acı çekmemiş bir insanın samimi olabileceğine inanmıyorum. Tabii dürüst ve samimi olduğum için sektörde çok şey kaybettiğim de bir gerçek. Kaybettim derken çok güzel şeyler de yaşadım elbette ama iyi niyetli olduğum için kariyerimi yönetemediğim oldu.
BERK KÜSTÜ, CORDOBA'DA ŞİMDİ
- O zaman en başa dönelim. İki kardeş, Öykü ve Berk olarak çıktığınız 2008'e... O zaman hayaller neydi?
- Ünlü olmak için yola çıkmadık, bunu söyleyebilirim. Ama farklı bir şey yaptığımızın farkındaydık ve bu farkın fark edileceğini de biliyorduk. 30 yıldır orada duran bir türküyü yorumlamak bize bir ün getirdi. Bundan sonraki süreçte ayrılmak da ikimizin kararıydı.
- Neden bu kararı aldınız?
- Show business anlayışı ne yazık ki yıllar geçse de değişmiyor. Bugün sahneye çıktığınızda, örneğin bir bayi toplantısında insanları eğlendirmek zorundasınız. Ben de bunu layıkıyla yapmaya çalışan biriyim ama kardeşim değil. Çünkü o sanatçı ve kendi müziğini yapmak istiyor. Tabii bu anlamda kitlelere ulaşması zor. Çünkü flamenko zor ritimde bir müzik. Bu yüzden gitmek istedi buralardan. Bir süredir de Cordoba'da yaşıyor. Orada flamenko festivallerine katılmak için ciddi mücadele veriyor.
- Birlikte olsaydınız daha kolay olur muydu onun için?
- Benim için daha kolay olurdu. O zaten bildiği yolda gidiyor, rahatsız değil. Kazanç olmuş, olmamış, onun için önemli değil. Berk Cordoba'da sokakta da çalar. Biz bu yola ikiz olarak çıkmıştık. Şarkı ünlendi ama işin mutfağında Berk olmasına rağmen ona gereken değer verilmedi ve o da küstü.
- Berk gitti, tek kaldınız. Kendinizi yalnız hissettiğiniz oldu mu?
- Aslında müzisyen arkadaşlarım vardı ama Berk gibi olamadı kimse. Çünkü ikiz olma duygusu çok başka. Bir de sekiz yaşımdan beri onun gitarını duymuşum, kulağımda o var. Ama kendimi yalnız hissetmedim. Ben de kendi hayat yolumu yürüyorum. Ama benim yanımda olsaydı çok başka olurdu. Onun yaptığı şarkıları söylemeyi tercih ederdim.
Sevdiğim işi yapmazsam kimseye faydam olmaz Heyecanlı, sabırsız, vicdanlı... Tam bir Karadenizli Öykü Gürman. atv'nin dizisi Sen Anlat Karadeniz'deki oyunculuğu çok başarılı bulunsa da onun derdi, tasası hep şarkı söylemek. "Şarkı söyleyerek nefes aldığımı hissediyorum. Konser veremezsem, çevremdekilere hayatı dar ederim"
BÜYÜK KARADENİZ BULUŞMASI
Öykü Gürman, 22 Eylül Pazar akşamı Vadi Açıkhava'da konser verecek. Konser için hayli heyecanlı olan Gürman, dinleyicileri için özel sürprizler hazırlıyor. Vadi Açıkhava aynı gece Karadeniz müziğinin sevilen isimleri İmera, Ekin Uzunlar ve Merve Yavuz'u da ağırlayacak.
DİZİYE, HİKAYEYE İNANDIĞIMIZ İÇİN DOSTLUKLARIMIZ DA GERÇEK
- Dizide seslendirdiğiniz Karadeniz türküleri çok seviliyor.
- Evet, zaten Karadeniz'e de bir el atmak istiyordum. O boşluğu da diziyle doldurdum. Şu anda konserlerimde repertuvarın çoğu Karadeniz türkülerinden oluşuyor.
- Nedir Karadeniz türkülerinin karakteristik özelliği?
- Bence çok gerçekler, olanı anlatıyorlar. Bütün türkülerimiz gibi aslında. "Bedirik çektiklerim yetmez mi?/Bedirik ağladığım yetmez mi?" diye bir türkü var. Bedirik pamuk yumağı demek. Adam sazıyla oturmuş pamuk yumağına derdini anlatıyor. Türküler işte o yaşanmışlıklardan çıkıyor. Dizi setine giderken Çayeli tabelasını görüyoruz. İster istemez türküyü söylemeye başlıyoruz: "Çayeli'nden öteye gidelum yali yali..." O coğrafyada yaşarken insan zaten hep türkü söylemek istiyor. Dizideki türkülerin etkileyici olmalarının bir diğer sebebi de izleyiciye gösterilen sahneler. O sahneler türkünün klibi gibi oluyor.
- Dizi yüzünden Karadeniz'de çok fazla vakit geçiriyorsunuz. Dışarıdan bakınca İstanbul nasıl görünüyor?
- Karmakarışık, gürültülü ve yorucu. Ben kendimi de yoran bir tip olduğum için İstanbul'da ekstra yoruluyorum. Hatta bir dönem alıp başımı gitmek istiyordum. Tam da o sırada Trabzon'a, Kaleli Konağı'na gittim. (Gülüyor) Ama oradayken de "Tamam bu kadar sakinlik yeter deyip dönmek istiyorum" diyorum. "Bir Cadde'ye ineyim, alışveriş yapayım, kuaföre gideyim..." İstanbul'da iki gün yetiyor. - Dizi setlerindeki arkadaşlık, dostluk gerçek mi yoksa göstermelik mi? - Biz Karadeniz'e inandığımız için dostluklarımız da gerçek oldu. Senaryoya inandık, hikayeye, Kalelilere... Zaten oyuncular olarak ilk tanıştığımızda da kendimizin o insanlar olduğunu zannettik. İrem benim için Nefes'ti. Onu İrem olarak tanımadım. Ulaş'a her baktığımda Deli Tahir'i gördüm.
- Sette hayat nasıl geçiyor? -
-Evde kalan arkadaşlarımız da var ama ben otelde kalıyorum. Otelin çevresinde hiçbir şey yok. Kaleli Konağı'nın bulunduğu yerde de bir şey yok. Bizi resmen oraya bırakıyorlar. Tam kamp ortamı. Bütün ekiple birlikte bir hayat yaşamaya başlıyorsunuz. Her şey konuşuluyor, her şey paylaşılıyor. Set hayatı aile olmak gibi. İletişim doğru yakalanmazsa hayat çok zor olurdu.
ASİYE REİS BAŞKA, ONUN KARAKTERİNİ SEVDİK
- Asiye sonrası ne yapacağınızı düşünüyor musunuz?
- Çok düşünüyorum, ne yalan söyleyeyim. Çünkü Asiye kendimden çok şey koyduğum bir karakter. O kadar iyi niyetli, merhametli ve vicdanlı ki... Bunlar bende de olan özellikler. Ama tabii ki esas olan oyunculuk noktasındaki başarı. Ters köşe bir karakter oynadığım zaman nasıl olur, bunu ben de merak ediyorum.
- Peki istediğiniz de böyle ters köşe bir rol mü?
- Kötü bir karakteri canlandırsam bana inanırlar mı, hiç sanmıyorum. Çünkü sokakta bana "Ablaaamm" diye seslenip "İçi dışına yansımış, iyi niyetli ablam. Gülüşü başka, sesi başka, oyunculuğu başka. Asiye Reis başka ama biz onun en çok karakterini sevdik" diyorlar.
İKİ YILDIZ TİLBE ŞARKISI SÖYLEYECEĞİM
- Yeni albüm için çalışmalara başladınız değil mi?
- Evet. Ben bir Yıldız Tilbe hayranıyım. Bir konserde kuliste Yıldız Hanım'ı görünce gidip yanına şarkı istedim. Açık açık "Bana şarkı verir misiniz?" dedim. Sarıldım, öptüm. O da bana onore edici sözler söyleyip ikiletmeden verdi. Albümde Yıldız Tilbe'den iki şarkı var. Ayrıca iki Karadeniz türküsü var. Yabancı dilde bir şarkıyı da Türkçe sözlerle söylemek istiyorum ama izinler henüz tamamlanmadı.
- Seçtiğiniz şarkılar içinize sindi mi?
- Evlerinin Önü Boyalı Direk sonrasında tek başıma var olabildiğimi gösterdiğim şarkılar elbette oldu ama daha güçlü olması gereken o şarkıyı bir türlü bulamadım. Şimdi bulduğumu hissediyorum. Yıldız Tilbe'nin şarkıları gerçekten çok güçlü. Onları pamuklara sarıp saklamak istiyorum.
- Söylediğiniz bir şarkının tutup tutmayacağını tahmin edebiliyor musunuz?
- Ben şarkı söylemeyi seven biriyim. Bana belli bir yerden sonra bütün şarkılar güzel geliyor. Çünkü okuduğum şarkıya ruh verebildiğime inanıyorum. Ancak o şarkıların popüler kültürde, ticari olarak nereye ait olabileceğini düşünemiyorum.
- Bir sanatçı bunu düşünmeli mi?
- Bence düşünmeli ama şöyle: Bugün geldiğimiz noktada bütün isim şarkıcılar kendi tarzlarına yön verebilmişler. Bu önemli bir başarı. Ben bu konuda biraz dağıldım. Müslüm Gürses'le, Badem grubuyla, Tuna Kiremitçi ile düet yaptım. Neşet Ertaş türküleri söyledim. Türk Sanat Müziği okudum... Bu çok çeşitlilik beni bir anlamda da yordu.
- Bunun zaman zaman dezavantajınız olduğunu düşünüyor musunuz?
- Evet, düşünüyorum. Ama ben yapı, huy olarak da biraz hiperaktifim. Değişkenlik ararım. Heyecanlıyım, Karadenizliyim. Bir şey aynı olunca sıkılıyorum.
FATİH ÜZERİMDEKİ YÜKLERİN ÇOĞUNU ALDI
Sohbetimiz sırasında bize, Gürman'ın bir süredir birlikte olduğu Fatih İçmeli de eşlik ediyor. İçmeli, Gürman'ın belli ki en büyük destekçisi.
- Sen Anlat Karadeniz deneyimi size ne öğretti?
- Sabrı. Hem de böyle tam "ya sabır"ı... Çok sabırsız bir insanımdır, normalde. Her şeyi kendim yaparım. Bankaya giderim, faturamı öderim. Çünkü çok çektim "Çocuğa iş ver, peşinden sen git"ten... Ama sağ olsun Fatih üzerimdeki yüklerin çoğunu benden aldı. Bu da çok önemli.
- Fatih Bey'den bahsetmişken birlikteliğiniz nasıl gidiyor?
- İyi bir arkadaşlığımız var. Biz gerçekten hayatı paylaşıyoruz. Birbirimize destek oluyoruz. Bu söylediğim manevi anlamda çok büyük bir şey. Çünkü herkes menfaat ilişkisi yaşıyor bu dönemde. Sevgi tamam ama saygı da önemli. İkimiz de birbirimizin işine, hayatına ve alanlarına saygı duyuyoruz. Benim yaptığım meslekte, bana destek olabilecek biriyle beraber olmam gerekiyor. Bu dediğim manevi anlamda tabii ki. Çünkü ben şarkı söylediğim zaman yaşayan bir insanım. Benim öncelikli aşkım işim. Şarkı söyleyerek nefes aldığımı hisseden biriyim. Konser veremezsem, sevdiğim işi yapamazsam kimseye faydalı olamam. Hatta çevremdekilere hayatı zehir ederim. Tam Karadenizliyim. Bir yerden sonra atıyor bende.