Senden Bana Kalan, orada öylece yatan iki varlık üzerine bir filmdir. Biri, 150 yıl önce adaya yerleşmiş ve kanları yerli halkla karışmış olan King ailesinin son mirasçısı, aslında kalabalık ailenin mali kralı ve yatırım otoritesi olan Matt King'in karısı Elizabeth'dir. Filmin başunda, okyanusu arkasına almış 'mutlu-mesut' sörf yaparken gördüğümüz Elizabeth'i, hemen sonrasında hastanede yatarken görürüz. Bir sürat teknesinden düşmüş, ağır yaralanmış ve komaya girmiştir. Uyanıp yeniden hayata dönmesiyse mümkün gözükmemektedir. Olayların geçtiği Hawaii takımadalarından en bakiri olan Kauai'de, yemyeşil tepelerin denize ulaştığı yerde ise, görkemli ve dokunulmamış bir plaj ve çevresi yatmaktadır. Bu alan, giderek imara/turizme açılıp kirlenmekte olan adanın son umut alanı ve en değerli doğal hazinesidir. Aslında ilk kez bir araya gelen geniş aile, bu paha biçilmez arsayı bir büyük şirkete satıp kalan ömürlerini rahatça geçirmenin peşindedir. Ve artık her şey Matt King'in iki dudağı arasındadır. Ne var ki başına gelen büyük felaket, Matt'in hayatını karartmıştır. Artık ölüme mahkum gözüken karısını ve iki kızını ne denli ihmal ettiğini dehşet içinde fark ederken, bu deneyim sayesinde artık çevresindeki her şeye de başka türlü bakmaya başlayacaktır.
CLOONEY OSCAR'I HAK ETMİŞ
Senden Bana Kalan; Vatandaş Ruth, Schmidt Hakkında, Sideways gibi saygın ve kişilikli filmlerin yaratıcısı, 50 yaşını yeni aşmış olan Alexander Payne'in olasılıkla başyapıtı. Bu büyük aile filmi, aynı zamanda çağdaş kapitalizmin acımasız yatırım mantığını da eleştiren ekolojik bir nitelik taşıyor. Bu konulara meraklı gözler, o ırak Hawaii adasında bizim ülkemizi de göreceklerdir: Kıyılarımızdaki o son bakir koyları, örneğin vahşice imara açılmaya çalışılan Antalya'nın Çıralı sahilini. Özellikle finale doğru olayların gidişi biraz değişiyor ve görkemli bir melodramın ana hatları beliriyor. Ama Payne bu tuzağa düşmüyor ve hikayeyi, bir bölümü romandan gelen, ama bir bölümünü mutlaka kendi eklediği binbir incelikle örerek bitirmeyi başarıyor. Film gerilimden duygusallığa, çevrecilikten polemiğe, belgeselci bir tavırdan mesaj vermeye o kadar çok şeyi öylesine ustaca kaynaştırıyor ki, hayran olmamak mümkün gözükmüyor. Bu açıdan, Oscar adaylıklarında en azından uyarlama senaryo dalında ödülü almaması şaşırtıcı olur. Payne, bu arada birbirinden ilginç portreler çiziyor. George Clooney şimdiye kadarki rollerinden temelde farklı bir karakterde çok iyi. Oscar'ı alırsa, emin olun hak etmiş olacak. Kızlarda, özellikle büyüğünü oynayan Shailene Woodley, parlak bir gelecek vadediyor. Küçük rollerde Beau Bridges (Jeff Bridges'in ağabeyi), Robert Forster (Tarantino'nun Jackie Brown'undan hatırlayabilirsiniz) gibi oyuncular, harikalar yaratıyorlar. Yönetmenin fonda sadece adanın öz müziğini kullanması da dikkatten kaçmıyor. Takdir etmesini bilenler için, bir sinema şöleni.
SENDEN BANA KALAN ****
(The Descendants) Yönetmen: Alexander Payne Senaryo: A. Payne, Nat Faxon, Jim Rash Görüntü: Pheldon Papamichael Oyuncular: George Clooney, Beau Bridges, Robert Forster, Matthew Lillard, Judy Greer, Shailene Woodley, Amara Miller, Nick Krause