Yüksel Aksu, 'Oscar'ın peşinde Amerika'lara kadar giden' ilk filmi
Dondurmam Gaymak'ın başarısının rastlantısal olmadığını gösteriyor. Ve bu yeni popüler güldürüde çıtayı iyice yükseltiyor. Yönetmen yine Ege'de (film eski Muğla'da çekilmiş), yine geniş ölçüde köylülere dayanıyor ve kırsal yaşamı yüceltiyor. Ama bu kez işin içine enteller ya da filmdeki deyişle 'enteldantel takımı' da katılıyor. Bu Yörük köyünde, tarımı unutmuş, el zanaatını geliştirememiş, turizmi becerememiş, ilk fırsatta evlerinde babadan kalma kilim, yaygı, kap kacak ne varsa yok pahasına satan, hatta topraklarını da üç kuruş için gözden çıkarmaya hazır halkımız, bölgeye yapılması planlanan termik santral haberiyle mutlu oluyor: "Ne iyi, biz de Yatağan gibi olucaz!"
USTALIKLA ÇEKİLMİŞ KALABALIK SAHNELER
Ama köyü organik tarım, ekolojik turizm gibi şeylere alıştırmak, yıkık evleri onarmak, el becerilerini geliştirmek için gelmiş, yani büyük kent aydınının tüm kaygılarını taşıyan takım, kıyamet koparıyor. Ve genç, enerjik ama cahil muhtarın öncülüğündeki köylülerle enteller arasında savaş başlıyor. Film, gördüğünüz gibi ekolojiyi, çevre sorunlarını ve bunların köylüye öğretilmesini ana tema olarak alıyor. Ama Aksu bunu filmin hiçbir anında kuru bir didaktizme ve yukardan bakan bir öğretmenliğe dönüştür-memeyi başarıyor. Hatta entellerin saflığıyla alayı, halkın bilinçsizliğiyle dalga geçmesinden daha üste çıkıyor denebilir. Aksu'nun yerel görsellik kadar yığınları kullanması da çok iyi. Köylülerin oyun düzeyi de, filmdeki oyunculardan aşağı kalmıyor! Böylece birbiri ardına harika sahneler izliyoruz. Türkçeyi oldukça iyi konuşan ve ülkemizi çok seven Alman kadına, müzik diye Toto Cutugno'nun 'lasciate mi cantare/ sono l'İtaliano' (bırakın şarkı söyleyeyim / ben İtalyanım' şarkısını söyleyen muhtara karşı, kadının
Oldu mu Ayşem Oldu mu? türküsünü çığırması, (Kadına bak, Bedia Akartürk sanki!), filmin oyuncuları arasında bulunan Nejat Yavaşoğulları'nun grubu Bulutsuzluk Özlemi'yle rock konseri verirken, aniden mekanı basan efelerle birlikte işi
Harmandalı'na çevirmesi, 'şiddete maruz kalan eşekler'in entellerin elinde statü değiştirmesi, köye gelen yabancı turistlerin tarlada çalıştırılıp bir de üstüne para alınması... Yüksel Aksu zor bir işi başarmış. Hiç bayağılığa düşmeden, hiç ukalalık da etmeden birinci sınıf bir güldürüyle ambalajlayarak sunmuş. Ve de finalde Tarkan tarafından söylenen Âşık Veysel türküsü,
Benim sadık yarim kara topraktır deyişine de yeniden anlam kazandırmış. Filmin bu yanıyla dünyada da ilgi göreceğine inanıyorum: Hele bir bölümde uzunca gözüken Claudia Roth'un ülkesinde... Oyuncuları överken, bakan rolündeki eski bakan Yüksel Yalova dostumuza da bir selam yollamak isterim.
ENTELKÖY EFEKÖY'E KARŞI ****
Yönetim ve senaryo: Yüksel Aksu
Görüntü: Ercan Yılmaz
Oyuncular: Şahin Irmak, Ayşe Bosse, Emin Gürsoy, Recep Yener, Ayla Arslancan, Ümit Olcay, Hamit Demir, Engin Akın, Nejat Yavaşoğulları, Selahattin Yusuf, Claudia Roth, Yüksel Yalova ve Ege halkı, Galata Film