Eğer sevgili Burak Göral'ın temel amacı,
Sinema dergisine söylediği "Eski Yeşilçam filmlerindeki naifliği seviyorum ve özellikle onu korumak istedim," sözlerindeki amaçsa, bunu başarmış sayılabilir. Çünkü
Beni Unutma gerçekten de 'sapına kadar aşk filmi ' (bu benim lafım!) olmayı başaran bir film. Yani eski Yeşilçam'daki sayısız aşk filminin sadece aşk filmi, bir diğer deyişle melodram olmayı seçmesi gibi, senaryo yazarı Göral da bir büyük aşkı anlatmayı seçmiş. Elbette kaçınılmaz biçimde gereken modernleştirmeyi de getirerek... Ve bu seçimini yönetmen Özer Kızıltan'la aynı duyarlılık üzerinde paylaşmayı da bilmiş. Çünkü eski Yeşilçam'da da aşk filmlerinde pek toplumsal fon üzerinde durulmaz, örneğin kahramanların ne yapıp ettikleri, ekmeklerini nasıl kazandıkları, hayatın binbir sorunu (siyasetten ekonomiye, diğer insan ilişkilerinden gündelik yaşam detaylarına) ile alıp verdikleri, perdeye yansımazdı. Sanki onlar, her şeyden arınmış saf bir aşkı yaşamak için tanrı (ya da yönetmen) tarafından özenle seçilmiş insanlar olurdu. Bu filmde de bu duygu var. Ki gerçekçiliğe meydan okuyor. Örneğin Sinan'la Olcay'ın hemen aynı anda müstakbel eşleriyle bozuşmaları, sonrasında yine aynı anda ve aynı mekanda bulunup tanışmaları, herhangi bir gerçekçilik taşıyor mu? Benzer biçimde, evliliklerinden hemen sonra Olcay'ın gördüğü rüya (veya kabus) bize ani bir felaket duygusu veriyor: Belli ki işler yolunda gitmeyecek ve ikili için zor günler başlayacak... Öylesine ani ki, insanın içinden "Yahu şunları bıraksaydınız da mutlu mesut birkaç yıl geçirselerdi," demek geliyor! Ama işte melodram budur, melodramın hası böyle olur. Melodram gerçekçi detaylarla vakit kaybetmez, tüm dikkatini aşka ve onu saran olumlu-olumsuz olaylara verir. Hayatın değil, kalbin yansıması olmayı seçer.
AŞK FİLMİ YAPMAK HERKESİN HAKKI
Film de bunu seçiyor. Ve o yolda cesur biçimde, sonuna dek gidiyor. Böylece kendi içinde inandırıcılığa ve etki gücüne erişmeyi biliyor. Oyuncu seçimi böyle filmlerde yaşamsaldır. Oyun gücünü bildiğimiz Mert Fırat ve benim için yepyeni oyuncu, Nil Karaibrahimgil'le Muhterem Nur karışımı bir yüzü olan Açelya Devrim Yılhan, tam bir uyum sağlıyor. Tuba Ünsal ve Kenan Ece'nin yardımcı, Aliye Uzunatağan ve Ünal Silver'in karakter oyunculukları, Anjelika Akbar'ın müziği de çok iyi. Geriye bir soru kalıyor:
Takva ile hepimizin başyapıt saydığı, sinemamızda bireyle inanç ilişkisini ilk kez derinemesine ele alan bir filmle işe başlayan Özer Kızıltan'dan beklenen film miydi bu? Elbette onun da tıpkı
Sonbahar'ın Özcan Alper'i gibi, zirveden başlama sorunu var. Ama zalim olmayalım. Bir sanatçı hep aynı filmi yapamaz, hep başyapıt çıkaramaz. Ve de aşk filmi yapmak, herkesin demokratik hakkıdır. Bir kereliğine de olsa!
BENİ UNUTMA ***
Yönetmen: Özer Kızıltan
Senaryo: Burak Göral
Görüntü: Soykut Turan
Müzik: Anjelika Akbar
Oyuncular: Mert Fırat, Açelya Devrim Yılhan, Tuba Ünsal, Kenan Ece, Ünal Silver, Melis Babadağ, Aliye Uzunatağan, Hakan Yufkacıgil, Gül Erda / AFS Film