Sabah kahvaltılarında 'Deprem Dede' lakaplı Ahmet Mete Işıkara'yı ve Kızılay'ın efsane başkanı Tekin Küçükali'yi görmesek sanki o gün işimiz rast gitmezdi.
Dostların buluşma noktası, mutluluklara imza atılan sıcak bir mekandı orası…
Karşıdaki işkembecide iş çıkışı yediğimiz çorbanın tadı damağımızda hâlâ.
Evimiz gibiydi orası.
Hele Nadir'in bir 'emice' deyişi vardı ki ömre bedeldi.
Galatasaraylı Melih'le Fenerli Nadir'in iddialı çekişmeleri gecelere neşe katardı.
Orası ne unutulmaz izler bıraktı yaralı yüreğime…
***
'Yüreğim' dedim de aklıma geldi.
İlk enfarktüsü orada geçirdim.
Hem de anlamadan.
Ölüm kapımı çalmış meğer.
Ben farkında değilim.
Ecelle boğuşuyormuşum da haberim yokmuş.
O geceyi unutamam.
Kabus saat 02.00 gibi odama geldi.
Göğsümün üstüne oturdu.
Can sıkıntısıyla uyandım, ter basmıştı.
Vücudum fıskiye gibiydi.
Her yanımdan su fışkırıyordu.
En kötüsü nefes alamıyordum.
Soğuk suyun iyi geleceğini düşündüm.
Yataktan inerken bayılmışım.
***
Kafam yarılmış, etraf kan içindeydi.
Acı umurumda değildi.
Üstümdeki fil nefesimi kesiyordu.
Ayağa kalkamadım.
Sürünerek gittiğim banyoda, aynada gördüğüm ben değildim.
Mosmor olmuştum.
Kimdi bu?
Orada da bayıldım.
Kafam yine yarıldı.
İyi ki beyin kanaması geçirmedim.
Banyo al renge boyandı.
Sabah kabus sona ermişti.
Sadece yaralarım acıyordu.
Duş alıp otelden çıktım.
Her sabah olduğu gibi asansör kapısında Nadir'le karşılaştım.
"Günaydın emice" dedi.
Ona kabus gecesini anlattım mı bilmiyorum.
***
Bayburtludur Nadir…
Nadir Kadakal…
Güzel uşaktır.
Uzun yıllar
Ankara Dedeman'ın genel müdürlüğünü yaptı…
Şimdi İstanbul'da.
Otelcilikte
'güler yüz' çok önemlidir.
O gülen yüzdü bizi Nadir'in işlettiği otele taşıyan…
Dostlarımızı da orada ağırladık.
Hiç yüzümüz kara çıkmadı…
Geçen hafta bir günlüğüne İstanbul'a gittim.
Dedeman'ların marka ismini
Bostancı'daki otelde buldum…
Hiç değişmemişti.
Kucaklaşıp hasret giderdik.
Gözümde ne hatıralar canlandı.
Kimler yoktu ki içinde…
'Deprem Dede' gibi yüreğimizi yakanları da rahmetle andık…