Tamam, belki kadınlık üzerinden ortaklaşmamız daha mümkün. Ve evet, başörtülü kadınları bir ay boyunca evlerine hapseden ruh halini sadece demokrasi söylevleriyle gözardı edenler oldu. Ancak ben yine de bu durum karşısında sadece başı açık kadın yazarların sigaya çekilmesini haksız buluyorum. Üstelik içlerinde, elli yıldır süren başörtüsü yasağına karşı ilk defa bu dönemde bildiri yazıp imzaya açanlar bile var. Neticede bunun takdir edilmesi lazım.
Peki, 'bağzı' erkek yazarlar ne yaptı? Sadece Kabataş'ta, bebeğiyle beraber saldırıya uğrayan Zehra Develioğlu'nun durumu üzerinden baktığımızda bile karşılaştığımız manzara feci.
Mesela en vicdanlı, pek muhalif solcu bir bıyıklı, yazdığı bir yazıda 'türbanlı kadının dövülüp üzerine işenmesi gibi hâlâ kanıtlanmamış, dolayısıyla açıkça yalan ve iftira olan argümanların…' diyebildi.
Ya da en adaletli, pek soğukkanlı sağcı bir bıyıklı da, bu feci insanlık dışılığa imza atanları 'azgın haytalar' diyerek, 'yaramaz yumurcaklar' edasıyla tahfif edebildi.
Ya da İslâm'dan sadece mal biriktirme karşıtlığını değil, zulüm karşıtlığını da öğrenmiş olduğunu sandığımız bir sakallı da 'Yandaş sanmışlardır' diyerek, bir partiyi desteklemenin kişiyi tüm vatandaşlık haklarından ve bir siyasîden nefret etmenin de kendisini insanlığından soyutlayabileceğini gösterdi.
Ya da 'Hayata Dönüş' operasyonu için attığı 'Sahte oruç, kanlı iftar' manşetiyle merhamet yoksunluğu tescilli olmasına rağmen köşesinden demokrasi ahkâmı kesmeye devam eden bir başka bıyıklı da mağdurun tanıklığıyla dalga geçerek, hadisenin halüsinasyon ürünü olduğunu iddia edebildi.
Evet. Gördüğünüz gibi yazarın başı açığı, başı örtülüsü, kafası hafif açılmışı, gür saçlısı, bıyıklısı ve sakallısı olmaz.