Japonya'ya doğru bir yolculuk düşünüyorsanız bavulunuzu hazırlamadan önce bu ülkeyle ilgili önyargılarınızı rafa kaldırın… Çünkü Japoya ile ilgili bir şeyleri kavramaya başladığınızı düşündüğünüz an, aynı zamanda yanıldığınızı da fark edeceksiniz. Ne de olsa daha önce hiç yaşamadığınız bir deneyime ev sahipliği yapacak, sizi sürekli şaşırtacak, sırlarla dolu, canlı bir dünya Japonya…
Her şeyin renkli olduğu bir ülke hayal edin… Pembe bilet turnikeleri, renkli çizgi film karakterli trafik kukaları, çiçek desenli bastonlar… Japonya'nın milli maskotu olan beyaz renkli ve süslü Hello Kitty adlı kedi ise ülkenin her noktasında karşınıza çıkabilir. Japonların şans getirdiğine inandıkları bu kedinin boy boy kimonolu halini mağazalarda bulmak da mümkün. Hello Kitty, Japonya'daki tek çizgi karakter değil elbette. Alıcılarının yetişkinlerden oluştuğu, çizgi film karakterlerinin satıldığı oyuncak dükkanları da mevcut… Plastikten yapılmış bu çizgi karakterleri, fetişizmlerine göre ayrılmış halde porno filmlerinin satıldığı alışveriş merkezlerinde de bulunabiliyor… Eskicilerde normal kitaplardan çok, Japonların geleneksel çizgi romanları mangalar da kum gibi satılıyor…
Japon mutfağı, denizden ne çıksa yenilebilen bir sergi alanı gibi. Yılan balıklı sushiler, karides, somon, ahtapot, yengeçler yalnızca tatlarıyla değil renkli sunumlarıyla sizi mest edecek… Özellikle gurme başkenti olarak bilinen ülkenin en büyük adası olan Honşu üzerindeki Osaka şehrinde, ahtapottan yapılan Takoyaki'nin tadına bakmadan dönmemek gerek. Makarnaya benzeyen udon noodles da ülkenin bir diğer önemli yemeği. Minimum 200 TL ödeyerek de dünyaca ünlü Kobe bifteğinin tadına bakabilirsiniz. Ya da süpermarketlerde 5 TL'ye satılan sushi setlerini alabilirsiniz. En pahalı ve en az bulunan yiyecek ise sebze ve meyveler. Bir tane domates 3 TL, iki patates ise 4 Tl!! Türkiye'den sebze meyve ticareti yapmak isteyenlere duyurulur…
Dünyaca ünlü modacılara Japon gençlerinin ilham vermesi boşuna değil. Türkiye'de "bizimle dığılsın" esprilerine maruz kalabilecek kıyafetlerin, Japon gençlerinin üzerinde bir sanat eserine dönüşüyor olmasının sırrı nerededir bilinmez. Ancak "takma kirpiklerim olmadan asla!" diyen, kaküllü genç kızlar, saçlarını sarıya boyatan, desenli, ince çorapları şortlarının altına giyen genç erkekler, farklı stilleri ile adeta dünyaya meydan okuyor… Okul formalarını da unutmamak gerek elbette. Haftanın 6 günü 10 saati okullarda ve dershanelerde geçiren kız öğrenciler, sivil giyim için yeterli zamana sahip olamadığından ergenlik Japonya'da aynı zamanda okul forması anlamına geliyor. Bunun yol açtığı bir başka bir durum ise; adım başı seksi forma satan dükkanlar…
Japonya için "Dinin yerini gelenek ve görenekler almıştır" sözünün ne anlama geldiğini de yine ülkeye ayak bastığınızda anlıyorsunuz. Özellikle Kyoto'da adım başı karşınıza çıkan tapınaklar, artık turistik birer alana dönüşmüş durumda. Bu arada tapınakların ziyaretçileri arasında kimonalarıyla dolaşan Japon kadınlarını, Budist öğrencileri görmeniz de mümkün. Kyoto'da tapınaklar dışında en çok ilgiyi Gion adlı cadde çekiyor. Yabancı turistlerin fotoğraf makineleriyle neden saatlerce bu caddeyi mesken tuttuğunu ise daha sonra anlıyorsunuz. Eğer şansınız varsa, yüzü beyaza boyanmış, abartılı makyajları, saçları ve geleneksel kıyafetleriyle geyşaları görebilirsiniz. Lüks araçlara bindirilerek hızla uzaklaşan, bugün bile yaşamları hala sır olan geyşalar, bir film karesinden fırlamış gibi adeta.
Teknoloji devi olarak geçen bu ülkede internet sorunu yaşadığınıza kimse inanmayabilir. Ama gitmeden büyük konuşmayın. Bir kere adaptörlerin hiçbiri uymuyor. Oradan bir tane temin etmelisiniz. Ve wifi işareti olan kafelere gidip interneti sorduğunuzda anlamsız ama gülümseyen yüzlerle karşılaşabilirsiniz. 100 TL'ye ucuz bilgisayarların ve teknolojik aletlerin kapı önündeki tezgahlarda satıldığını görüp aldanmayın. Hiçbirinin garantisi yok ve çoğu kırılmış…
Yukarıdaki başlıktaki kelimeler çoğumuz için uydurma kelimeler gibi duruyor olabilir. Ama Japonca, on binlerce işaretten oluşan Kanji, yüzlerce İşaretten oluşan Hiragana ve Katagana adlı bu yazı sistemlerinden oluşuyor aslında. Bunun turistler açısından bazı dezavantajları var elbette. Örneğin; bir lokantaya girdiğinizi sanıp bir eczanede bulabilirsiniz kendinizi. "Derdimi İngilizce anlatırım" da demeyin. Çünkü Tokyo dışında bu da pek mümkün değil.
Japonya'da bütün ülkenin ulaşımını sağlayan, aktarmalarıyla birlikte şehirlerarası yolculuk imkanı da sunan trenleri görünce Japonlara saygı duymamak imkansız. Taksiler genel olarak pahalı. Bu nedenle gideceğiniz durağın ücreti kadar ödeme yapabileceğiniz trenleri tercih etmek daha akıllıca olacaktır. Biraz daha pahalı olmakla birlikte 600 kilometreyi 2,5 saatte gitmek istiyorsanız da Şinkansen adlı hızlı trenleri tercih edebilirsiniz.
Kimono, yelpaze, kağıt şemsiyeler, yeşil çay, noodle çubukları, alabileceğiniz hediyelik eşyalardan yalnızca bir kaçı… Her şeyin 2 TL, 5 TL'ye satıldığı dükkanları tercih edebilirsiniz. "Made in Japan" yazılı bir şey bulmayı beklemeyin. Çünkü çoğu ürün, Çin'de, Kore'de ya da Endonezya'da üretiliyor. Bunda fabrikaların kurulması için gereken düz alanların bulunmamasının da payı büyük. Çünkü Japonya genel itibarıyla dağlık bir ülke. Bu nedenle de evler 10 ila 20 metrekare arasında değişiyor.
Berivan Tapan