"Bugünlerde en çok kimin yerinde olmak ister ve istemezdiniz?" şeklinde soru sorulsa benim vereceğim cevap; Recep Tayyip Erdoğan olurdu.
Yerinde olmak isterdim evet çünkü Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez halkın oyuyla üstelik de ilk turda tercih edilen bir liderin yaşadığı gururu, keyfi ve hazzı tatmak için. İstemezdim çünkü bunca yıllık başarıdan sonra emanet edeceğim koltuğa kimin oturacağını tercih ederken zorlanırdım. Hem kırmayacaksınız, dökmeyeceksiniz hem en doğru kişiyi tercih edeceksiniz hem partinin geleceğini riske atmayacaksınız filan yani Allah kolaylık versin Erdoğan'a ama işi gerçekten zor. Zor derken tabii o koltuğa oturtacak liyakatta birini bulamayacağı manası filan çıkmasın bundan. Ben bile şuracıkta; "Kim Başbakan olsun?" sualinin karşısına en az 5 insan yazabilirim.
Sorun o koltuğa oturtulacak niteliğe sahip adam bulamamak değil yani sorun çok sayıda adamın olmasından seçimde zorlanmak.
***
Neyse. Şimdi gelelim sadede...
Medyada birileri üzerinden rüzgar estiriliyor evet ama açıkçası ben pek itibar etmiyorum.
Çünkü kim ne rüzgar estirirse estirsin onun kafasındaki Başbakan fikrini değiştiremeyeceğini de biliyorum. Ha belki de rüzgarı estirilen o kişi Başbakan olur ama sonuçta biliyorum ki Erdoğan kamuoyunda yaratılan havaya göre değil, kendi mantığına, öngörüsüne uygun birine göre tercih yapacaktır. Bi kere duygusal davranmayacaktır. En mühimi ise o kişinin AK Parti'yi AK Parti yapan ve 11.5 yıldır iktidarda tek başına olmasına imkan sağlayan icraatçı, reformist ve de sosyal devlet anlayışını bilen, tanıyan ve partinin bu ilkesini bire bir hatmetmiş, uygulamış bir insan olmasına özen gösterecektir.
Burada lafı fazla uzatmaya gerek yok artık. Nihayetinde inanıyorum ki Erdoğan memleket için en doğru kararı verecektir. Ancak benim takıldığım başka bir nokta var. O da şu 3 dönem meselesi. Başbakan Erdoğan'la hem fikir değiliz bu konuda. Ha ilk bakışta alınan bu karar siyasetin geliştirilmesi, demokratikleştirilmesi ve genç kuşakların önünün açılmasına olanak tanıdığı için çok doğru bir karar gibi görünebilir ama oturup adam akıllı muhakeme yaptığınızda bu 3 dönem kuralının hayata geçirilmesi halinde çok kötü sonuçlar doğuracağını da görmeniz mümkün.
Biliyorsunuz bu ülkenin en büyük sorunu yetişmiş, işinin ehli adam bulmaktır. Adam var ama
"leb demeden leblebi olduğunu anlayan", hangi projenin memleketin hayrına olabileceğini en başta kestiren ve sosyal politikalarda hassas noktaları iyi bilen kaç kişi var? Kimse kusura bakmasın çok kişi yok! Bu dediğim sadece siyaset mecrası için geçerli değil. Akademi dünyasında böyle bir kuralı çalıştırdığınızı bi düşünün. Mesela deyin ki;
"Bir profesör 5 yıldan en fazla 3 dönem görev yapabilir!" Olabilir mi böyle bir şey Allah aşkınıza? Bir tıp profesörü kolay mı yetişiyor? Şimdi eğri oturup, doğru konuşalım. Bir Binali Yıldırım... Ulaştırma alanında dehalar yaratmış mühendis. Son dönemin değil bence Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en başarılı icraatçı bakanı. Mesela Taner Yıldız...
Hem kişiliği, hem duruşu hem de enerji politikalarında gösterdiği üstün başarı ile göz dolduran enerji bakanı. Kaç tane var Türkiye'de Binali Bey'den ya da Yıldız'dan? Veya Beşir Atalay Hoca. Kürt meselesinin çözümündeki gayreti, demokratikleşme adına sergilediği performansı ile kardeş kanının dökülmesinin önüne geçen adam. Kaç siyasetçi yapabilirdi onun yaptığını?
Yazık değil mi peki? Kolay mı yetişiyor böyle insanlar? Valla siyasete iyilik belki ama memlekete büyük haksızlık! Dün saydım tam 75 isim var bu kuraldan etkilenecek. Ha aralarında 3 dönemdir bir baltaya sap olamamış isimler de var elbette ama adlarını sayamadıklarım dahil yukarıdaki isimlere benzer de çok büyük kıymetler var. Şahsen benim vicdanım elvermiyor bu kuralın hayata geçirilecek olmasına o nedenle de şerh koyuyorum. Bence bi daha düşünülmeli.
Bir kez daha.