Bir kere en başında şunu söyleyeyim: Derdim kimseye haksızlık yapmak, iftira atmak ya da birilerinin hoşuna gitsin diye başka birilerini gözü kapalı yaftalamak değil; gerçek ne ise onun ortaya çıkmasını sağlamak...
Bu köşeyi takip edenler iyi bilir. HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur'la ilgili ilk en sert yazıyı yazan bendim. "Güvenmeyin Sakın O Maklubeciye" başlığı ile kaleme aldığım 21 Ocak 2014 tarihli makalemde çok net biçimde Okur'un Gülen Cemaati mensubu bir yargı mensubu olduğunu yazmıştım. Bunun üzerine de aranmıştım kendisi tarafından. İki kez üst üste görüşmeler yapmıştık. Sonradan bu görüşmelerin detaylarını da yine köşemde aktarmıştım. Her iki görüşmemizde de ısrarla hakkındaki "Maklubeci" olduğu iddialarını reddetmişti Okur ama kimseyi ikna edemedi. Geçmişte Cemaatçilerle yaşadığı bir diyalogu olduğu gibi aktarmasına rağmen üstelik! İddiasına göre Cemaatçi bilinen yargı üyelerince güvenilir bulunmuyordu; pek sevilmiyordu. Hatta geçmişte yaşadıkları bir tartışmada Cemaatçilere sinirlenip "Önce siz Hoca Efendinizin Mossad'ın mı, CIA'nın mı kucağında oturduğunu açıklayın bizlere!" diyerek onlara posta koymuştu falan...
Ben bütün bunları yazmıştım ama onun Maklubeci olmadığı fikrinden bir türlü vazgeçememiştim. Çünkü gerek yüz yüze görüşmemiz öncesi, gerekse sonrasında bana ulaşanların yaptığı yorumlara göre Okur bir "KRİPTO MAKLUBECİ" idi. Uzun yıllardan beri Cemaat çatısı altındaydı ve aldığı eğitimle tam bir takiyye üstadı olmuştu ve pozisyonunu korumak için de bu ustalığını sergiliyordu. Fetullah Gülen için "MOSSAD'ın ya da CIA'nın kucağında oturuyor" şeklindeki yorumu da bu ustalığın bir göstergesiydi.
Arayanların çoğu panik içindeydi. Okur tarafından ikna edildiğim düşüncesine kapılıp korkmuşlardı. "Aman" diyorlardı! "Aman dikkat et bu adama!" Allah var. Ben de öyle yaptım hep. Bir tavır almadım. "Hayır bu adam kesinlikle Cemaatçi" deyip kesip atmadım ama hiçbir zaman da; "Kesinlikle masum ve iftira ediliyor bu adama" demedim. Yani ortadaydım Okur'un Paralelci olup olmadığı hususunda. Hâlâ da öyleyim. Çünkü mevcut koşullarda ispatı olmayan bir durum bu. "Paralelcidir" ya da "değildir" demek için elimizde ciddi ve somut veriler olması lazım. Şimdilik bir şey demiyorum ama kafamın içinde kendisiyle ilgili 40 tilkinin dolaştığını da söylemek istiyorum. Ve bu nedenle de çok açık biçimde bir çağrıda bulunuyorum Okur'a!
Diyorum ki; "Duydum ki HSYK seçimlerinde bağımsız aday olmayı düşünüyormuşsunuz. Sayın Okur! Bence kalkışmayın böyle bir olaya. Emin olun bu hareketiniz yanlış olur. Sakın yanlış anlamayın. Ben sizin Cemaatçi olduğunuzu düşündüğümden falan söylemiyorum bütün bunları. Bunun ispatı olmadığı için geçelim bu konuyu; üzerinde bile durmayalım ama şu noktayı da gözden kaçırmayalım: Kusura bakmayın ama siz bir dahaki seçimlerde HSYK'dan aday olmayı hak etmiyorsunuz! Çünkü sizin şu anda hangi tarafta olduğunuzdan çok daha önemli olan, geçmişte nerede olduğunuzdu! Kimlerden yana ve nasıl tavır aldığınızdı. Bazı şeyleri ispat edemediğimiz için konuşamıyoruz belki ama sizin geçmişteki yanlışlarınızın ispat edilmeye ihtiyacı yok! Cemaatçisiniz veyahut da değilsiniz! Bunun önemi yok! Önemli olan sizin bu alçak yapıyla geçmişte birlikte hareket etmiş olmanızdır. Mesele şu anda nasıl bir duruş sergilediğiniz değil; mesele Ergenekon, Balyoz, Oda TV, KCK, 7 Şubat Darbesi gibi olaylarda başkanı olduğunuz dairenin atadığı, tayin ettiği sorumlu kıldığı hâkim ve savcıların hukuksuzlukları karşısında ne yaptığınızdır."