Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEVİLAY YAZIYOR SEVİLAY YÜKSELİR

Sizi gidi sahtekârlar!

Aslında yazıişlerimizde teknik aksaklık olmasaydı bu yazı geçtiğimiz cumartesi günü yayımlanacaktı.
Demek kısmet bugüneymiş.
İyi de oldu aslında çünkü bu arada Erdoğan'ın seçim kampanyasının startını verdiği toplantıyla ilgili gözlemlerime toplantı sonrası yapılan yorumları da ekleyip revize etme şansı yakalamış oldum.
Bir kere şunu söylemeliyim ki "Vizyon Belgesi" adı altında yapılan toplantının tertibi düzeni çok iyiydi.
Biz yazarlara ayrılan bölüm salonun en arkasında olduğu için toplantı esnasında kim gelmiş, gelmemiş görme şansını yakalayamadık ama hemen her kesimden insanın davet edildiğini salonun girişinde dağıtımı yapılan giriş kartlarına göz gezdirince anladık.
İki gündür tüm ayrıntıları okuduğunuz için artık toplantıda kim vardı, ne oldu, ne konuşuldu filan gibi ayrıntılara girmeyeceğim. Sadece yorumumu aktaracağım.

***

Bir kere yaklaşık 2 buçuk saat boyunca konuşan Erdoğan'a dair şu tespiti yaptık hep beraber. Bugün karşısında kim aday olursa olsun, o bu yarışa 12 yıllık iktidar avantajını kullanarak 12-0 önde başladı. Elbette zaman zaman başarısızlıklara da imza atmıştır bu 12 yılda ama o 2 buçuk saatlik konuşması boyunca sıraladıklarını terazinin bir tarafına koyduğunuzda başarılarının kesinlikle ağır basan bir tarafı olduğunun gerçeği değiştirilemezdi.
Bu ülkede yaşayan hemen herkesin bir noktasında; "Bak burada haklı Başbakan! Çok doğru gerçekten.
Evet bunu yaptılar"
diyebileceği çok güzel bir sunum hazırlanmıştı.
Bir de tabii; "Nasıl bir Cumhurbaşkanı olacağım?" sorusunun yanıtını çok net bir biçimde ortaya koydu. Bugüne kadar sembolik bir makam olarak görülen Cumhurbaşkanlığı makamının halkın tercihine sunulması ile birlikte bambaşka bir anlam ve öneme kavuşacağının altını kalın kalın çizdi o gün.
Diğer adayların aksine açıkça Köşk seçimlerini kazanması halinde o makamın artık sembolik bir makam değil, adına yakışır bir biçimde değerlendirilecek bir makam olacağının ve cumhurun yani halkın seçtiği bir başkan olarak görevini layıkıyla yerine getireceğinin sözünü verdi.
Geçtiğimiz hafta bir yazımda bu seçimle birlikte Türkiye'nin ilklerle karşılaşacağını ve ağustos ayı itibarı ile bambaşka bir Köşk manzarası seyredeceğimizi söylemiştim.
İşte Erdoğan'ın o günkü adaylık konuşması benim tezimin adeta ispatı gibiydi.
***

Gelelim şimdi toplantı sonrası şu sanatçıların katılımı ile ilgili yapılan tantanaya! Bir kez daha görüldü ki çok ama çok ikiyüzlü bir toplumuz biz.
Kendimiz için olunca "amenna" başkası için olunca "yallah" demeyi âdet edinmişiz. Dedim ya biz yazarları o gün salonun en arkasına attıkları için göremedik hangi sanatçı daveti kabul etmiş de gelmiş. Sonradan, zavallı insanlar sosyal medyada başlayıp, ertesi gün gazete sayfalarında linç edilince haberdar olduk bu ünlülerin kimler olduğundan.
Neymiş efendim... Nasıl giderlermiş Erdoğan'ın seçim kampanyasının startını verdiği toplantıya. Niye gidemezmiş kardeşim? Madonna ya da Al Pacino, Obama'ya destek verebiliyor da açık seçik, bizim ünlülerimizin niye böyle bi hakkı yok? Ne farkı var Bülent Ersoy'un Madonna'dan? Bu nasıl bir faşizan anlayış? Sanatçı dediğin adam koyun mudur? Onun da bir dünya görüşü, bir oy hakkı bir siyasi tercihi olamaz mı? Nasıl bu kadar rezil olabiliyorsunuz?
Siz beğenmiyorsanız oy da destek de vermezsiniz Erdoğan'a!
Ama bi zahmet bırakın da vermek isteyen de versin! Ayrıca sanatçılardan destek alan tek siyasi Erdoğan mı? Vaktinde Kılıçdaroğlu kendisini milletvekili yapsın diye kadrosundaki bütün sanatçıları hemen her kurultaya, toplantıya yığan Seyhan Müzik'in sahibi Bülent Seyhan'a niye laf etmediniz hiç? Oh ne ala ya! Sanatçı Kılıçdaroğlu, Ekmeleddin için gidince alkış, Erdoğan için gidince kış kış!
Hadi ordan sizi gidi pis sahtekârlar!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA