Allah'tan bu köşe var. Olmasa ne yapacaktık? İyice güme giderdi söylemek istediklerim. Nasıl anlatırdım baba dostu partimin genel başkanına derdimi! Hoş anlatıyorum da ne oluyor? Sağ olsun ciddiye alıp uyarılarımı bir biçimde düzeltiyor hatasını ama sonra başka, daha fahiş bir hataya imza atıyor. Tıpkı dün olduğu gibi. "Ahmet Kaya yaşasaydı o Diyarbakır fotoğrafında yer almazdı!" sözlerinden çark edip öyle böyle bir tevil yoluna gitti ama aynı konuşmada akla ziyan başka bir gafta bulundu genel başkanım. Belli ki bilmiyor ve belli ki danışmanları, yardımcıları yine yanlış yönlendirmiş. Bilseydi çünkü Kürtler için ne anlam ifade ettiğini Şivan'ın... Bu kez onu diline dolayıp öyle korkunç bir saldırıda bulunmazdı! Sandı ki herhalde, "Uludere'de öldürülen 34 vatandaşımızın hesabı verilmeden sen hangi yüzle Erdoğan'a övgüler düzüyorsun eyy Şivan?" deyip onu aşağılamaya kalkınca, Kürtler nezdinde puan toplayacak ve diyecekler ki; "Helal olsun sana Kılıçdaroğlu! Evet o bir hain!"
Ha... Tabii bir kısımda karşılık bulmuştur Şivan'a bu biçimde saldırısı Kılıçdaroğlu'nun. Ama kim bunlar? Çözüm için atılan adımları her daim anlamsız ve gereksiz bulan, bölünmeyi savunan ve bu yüzden de Öcalan'ın "Silahlar sussun artık!" çağrısına kulak bile asmayan bir grup PKK'lı. Zaten günlerdir Şivan'ı infazlayıp duruyor bu bir kesim ama maalesef onlar da Kılıçdaroğlu gibi bu topraklarda sadece barış isteyen Kürtlerden beklediği karşılığı bulamıyor. Neden? Çünkü Şivan o, bu, şu falan değil Kürt halkı için! Yıllarca ezilen halkının duygularına, feryatlarına, figanlarına ses verdiği ve şarkılarında haykırdığı için sürgün yemiş ve tam 37 yıl boyunca da bunun bedelini topraklarından ayrı kalarak ödemiş bir isim. Yani öyle bir yeri vardır ki Şivan'ın Kürtlerin kalbinde. O kadar derin ve anlamlıdır ki bu yer! İki ucuz edebiyatla, "Uludere" üzerinden saldırıya geçmekle düşmez! Düşürülemez! Aksine ona yapılan her saldırıyı Kürtler kendine yapılmış sayar! Ve bedelini ağır ödetir!