Esra (Tüzün) daha yazarken merak ediyordum sonunda nasıl bişi çıkacak diye. Çıkar çıkmaz da aldım elime ve bir çırpıda bitiriverdim. Harika bir biyografi olmuş. Esracığım öyle güzel kurgulamış, öyle sade ve okunası kaleme almış ki Mustafa Öz'ün kendi ağzından anlattığı hayat hikâyesini; samimiyetle söylüyorum bayıldım.
Hani bazı biyografi kitapları vardır. Alırsınız iştahla elinize ama birkaç sayfa geçmeden burun kıvırıp bir kenara atarsınız. Bu öyle değil. Kendini içinde buluyor insan okurken. Sürükleniyorsunuz Bozkırlı Mustafa'nın hikâyesinin peşinde. Tabii şöyle bişi var. Hikâyenin sonunu bildiğiniz için başını okurken ister istemez "oha" falan diyorsunuz. Düşünün elinizin altında bir adam var ve bu adam dünya çapında bir bilim adamı. Çok ama çok zengin. Milyon dolarlara hükmediyor. İstanbul Boğazı'nın en güzel yalısında yaşıyor. Paraya para, şöhrete şöhret demiyor. Sadece Türkiye'de değil, Amerika'da da genel cerrahide bir otorite falan filan...
Ve siz bildiğiniz bu adamın hayat hikâyesini okumaya başladığınızda onun 89 yıl önce Konya'nın Bozkır'ında, etrafı yılanlarla, akreplerle dolu bir küçük kerpiç evde, perişan bir hayatın içine doğduğunu öğreniyorsunuz.
Şimdi bazılarınızın "Kim ya bu Mustafa Öz?" dediğini duyar gibi oluyorum. Biliyorum bu soruya "Konyalı, tıp adamı Profesör Doktor Mustafa Öz" desem yine tanımazlar o bazıları. Ama "Yahu şu dünyaca ünlü doktor Mehmet Öz'ün babası!" desem, "haaaa... Tamammmmm..." diye cevaplar gelir.
Şaşırmam böyle cevaplar karşısında çünkü evet Esra'nın hayatını kitaba aldığı Mustafa Öz'ün oğlu Mehmet Öz ondan daha ünlü! Kıyaslanmayacak kadar hem de ama bu kitabı okuduktan ve Mehmet Öz'ün babasının öyküsünü öğrendikten sonra benim için artık ünlü olması da, övgüyle bahsedilmesi gereken o değil, babasıdır.
Çünkü görüyorsunuz ki Mehmet Öz'ün hikâyesini de yazan yine babası Mustafa Öz. Onun mücadelesi, hırsı, çalışkanlığı, disiplini olmasaydı... Eğer Bozkır'daki o küçük kerpiç evde doğan baba Öz, bütün olanaksızlıkları alt ederek kalkıp Amerikalara gitmeseydi ve orada hayal bile edilemeyecek bir performans sergileyip kariyer yapmasaydı, oğlunun geleceğini şekillendirmek için projeler üretmeseydi Mehmet Öz diye birisi olabilir miydi? Kızmasın bana Mehmet Bey ama ben babasının öyküsünü okuduktan sonra vallahi billahi şöyle dedim kendi kendime: "Mehmet kim ki yahu!"
Aslında kitaptan alıntılayıp anlatmak istediğim çok güzel anekdotlar var ama bunu yapmayacağım çünkü bu sizin için kolaycılık olur. Okumanız ve özellikle de çocuklara, gençlere onun hikâyesini okutmanız için tavsiyede bulunmanızı istiyorum. Hazır bayram tatiline girdiğimiz şu günlerde lütfen yapın bu dediğimi! Göreceksiniz ben çok haklıyım.
Bu arada tabii bir not da düşmek istiyorum. Mustafa Öz'ün hikâyesinde beni şaşırtan şey, zenginliği falan değil. Çünkü yoksulluk ve yokluk içinde doğup da ticaret yaparak başarı yakalamış, zengin olmuş onlarca örnek var etrafımızda. Bu hikâyede beni şaşırtan şey akademik başarıdır.
Ben ilk kez okuyorum bir bilim adamıyla ilgili böyle enteresan bir biyografi. Elbette fırsatları değerlendirip, işadamı olarak falan zengin olmak da bir başarıdır ama Konya'da bir kerpiç evde doğup ABD'nin en ünlü cerrahları arasına ismini yazdırmak başka bir şeydir.
Neyse... İzninizle ben de biraz keyif yapacağım bu bayram. Allah'tan bir mani olmazsa da 22 Ekim Salı günü yeniden sizlerleyim. Küçüklerimin gözlerinden, büyüklerimin ellerinden öpüyor ve hepinize iyi bayramlar diliyorum efendim.
Sağlıcakla kalın.